Site Arama

20120314

Kalp Gözü İçin Dua

Sebbeha lillahi ma fiyssemâvâti velardı ve huvel'aziyzulhakiymu.
Lehu mulkussemavati vel'ardı yuhyiy ve yumiytu ve huve 'alâ külli şey'in kadiyr.
Huvel'evvelu vel'âhıru vezzâhiru velbâtınu ve huve bikülli şey'in 'aliym.
Huvelleziy halekassemâvâti vel'arda fiy sitteti eyyâmin sümmestevâ 'alel'arşi ya'lemu ma yelicu filardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu minessemâi ve mâ ya'rucu fiyha ve huve me'akum eyne mâ küntüm vallâhu bimâ ta'melûne basıyr.
Lehu mülküsseâvâti vel'ardı ve ilellahi turce'ul'umuru.
Yuliculleyle fiynnehari ve yulicunnehare fiylleyli ve huve 'aleymun bizatissuduri.
Aminu billahi ve resulihi ve enfiku mimma ce'alekum mustahlefiyne fiyhi felleziyne amenu minkum ve enfeku lehum ecrun kebiyrun.......................................... ....
.............................................
peşine ise bu duayı baglıyoruz


Bismillâhirrahmânirrahîm


Allâhumme innî es’eluke bienne lekel hamdu lâ ilâhe illâ entel mennânu yâ hannân * yâ mennân * yâ bedîus semâvâti vel ardi yâ zel celâli vel ikrâm * yâ hayyu yâ kayyûmu, lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimin * allâhumme innî es’eluke biennî eşhedu enneke entallâhu lâ ilâhe illâ entel ehadus samedullezî lem yelid ve lem yûled ve lem yekun lehû kufuven ehad * elif lâm mîm * allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm * ve ilâhukum ilâhun vâhidun lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîm * yâ zel celâli vel ikrâm * yâ erhamer râhimîne, allâhumme innî es’eluke bienneke entallâhu lâ ilâhe illâ entel vahidul ehadul ferdus samedullezi lem yelid ve lem yuled ve lem yekun lehû kufuven ehad, lâ ilâhe illâhu * vahdehû lâ şerîke lehû * lehul mulku ve lehul hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr * lâ ilâhe illallâhu ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm * es’eluke bismikel eazzul ecellul ekrem * rabbî rabbî rabbî yâ rabbî yâ rabbi yâ rabbî lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh * lehul mulku ve lehul hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr * el hamdu lillâhi ve subhânallâhi vel hamdu lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm.


bu duayı beraber okuyup gunu saatı yoktur ıstedıgınız kadar okuyabılıyorsunuz


bu duayı okudugunuz zaman
gunluk eksıksız namazlarınızı kıldıgınız zaman
gunluk zıkırlerınızı cektıgınız zaman
gucunuzun yettıgı kadar ıyılık sadaka ıbadetlerınızı yaptıgınız zaman


allah sıze manevı dunyanın kapılarını acıcak ve görunmeyen seyler gösterıcektır
onun ıznıyle

6. Hissi Artıran Esma...

6. Hissi Artıran Esma

Bu terkip Esma i Erbainin 6. İsmdir. Günde en az 27 kere okunduğunda, hafızanızda, düşünce gücünüzde dahası altıncı his gibi manevi yönünüzde artış göreceksiniz. Tabiki alacağınız etki size bağlı olarak gelişecektir. 40 gün devam etmelisiniz.
okunacak esma:

"Ya Gayyumu Fela Yefütü Şey'ün Min İlmihi Vela Yeudühü"

Anlamı: Ey vücudu zâtı hakıkıyesi ve kemâli sıfa-tiyesi ve efâliyesi ve evsafı zâtiyesi kendi zâtıyla kaim ve celâl zâtiyesi kaim bizzat olan Allahım! Bütün âlemler İçinde bütün mahlûkatın mesalihi sûrî'lerini ve umuru mânevilerini tedbir etmekde ününden bir şeyin zerresi fevt olmaz.

Günü ve gecesi Çarşamba; Ulvi Meleği: Askaiyle;Süfli Meleği: Asbitişin; Buhuru: Amber.

Abdestli olmak şart değildir ama olmanız da büyük fayda var.

Kalp Gözü

ALLAH Teala,insanı yaratılanların en mükemmeli ve şereflisi olarak yaratmış,ona diğer yaratıklara vermediği nice meziyetler bahşetmiştir.Bu meziyetlerini doğru kullanan insanlar varlıkların hakikatını kavraya bilmekte,olaylar ve fikirler hakkında yorum yapabilmekte ve hayatını ALLAH'ın emrettiği prensipler çerçevesinde sürdüre bilmektedir.Bu meziyetlerden biride kalp gözüdür.

İnsanlarda görünen gözlerin dışında,bir de görünmeyen gözler (kalp gözleri) vardır.
Maddi gözlerimizle görebildiklerimizi ve göremediklerimizi,kalp gözlerimizle anlamlandırır ve onları maneviyatımızın derinleşmesi ve olgunlaşması için kullana biliriz.
Kalp gözlerini az kullanan veya hiç kullanmayan insanlara halk arasında " basiretsiz " denilmektedir. Kur'an da ise bunlar " kalp gözü kör olanlar " diye isimlendirilmektedir. "... Gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri ) kör olur ." (Hac suresi 46).

İnsanın kalp gözünün açık olması Gerçekleri görmesi,çevresindeki olaylardan ve varlıklardan ibret alması,hakkı batıldan,doğruyu yanlıştan,hidayeti dalaletten ayırması, Yüce Yaratıcı'nın varlığına işaret eden delilleri görmesi,hayatını ona göre tanzim etmesi demektir.Ebedi mutluluk mutluluk beklentisi içinde olan insan için hayatta kalp gözü ile bakmak önemlidir.Baştaki gözler ile bakmanın fazla önemi yoktur.
Kalp gözü açık olan insan,çevresindekilere iyiliği emreder,onları kötülüklerden alıkoymaya çalışır. Rabbimiz !

Kalp Gözü Açan Ayetler (Keşif Ayetleri)...

Kuran-ı Kerimdeki Keşif Ayetleri

sabah namzazını kıldıkdan sonra 7 defa
"fe keşefna anga gıdaa fe beserukel yevme hadid ve sallahlahü ale seyyideni muhammedein ve ala ali hi ve sahbihi vesellem "okuyun iki elin baş parmaklarına üfleyin ve parmaklarınızı gözünüze mes edin...Bunu alışkanlık haline getirin.Hiç bir zararı olmaz aksine gözünüzün nuru artar.Aşağıdaki ayetler 40 gün 41 defa okunur.

1- Necm Suresi 58 لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ

Leyse lehâ min dûnillâhi kâşifeh(kâşifetun).

Onu, Allah'tan başka keşfedecek yoktur.

2- kaf suresi 22.ayeti:لَقَدْ كُنتَ فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا فَكَشَفْنَا عَنكَ غِطَاءكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَدِيدٌ

Lekad kunte fî gafletin min hâzâ fe keşefnâ anke gıtâeke fe besarukel yevme hadîdun.

(Allahû Teâla buyurur): “Andolsun ki sen bundan gaflet içindeydin. İşte senden perdeni kaldırdık. Artık bugün senin görüşün keskindir.”

3- Mülk suresi 14.ayet:Elâ ya’lemu men halak(halaka), ve huvel latîful habîr(habîru).

Yaratan (yarattığını) bilmez mi? Ve O; Lâtif'tir, Habîr'dir (haberdar olandır).

4- Yasin suresi 53.ayet:İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne).

5-Yusuf 100.ayet:"İnne rabbi lediyfun lima yeşa'u İnnehü huvel alimul hakim."
Şüphesiz ki; benim Rabbim, dilediğine lütuf sahibidir. Alîm (en iyi bilen) ve Hakîm (en iyi hüküm veren, hikmet sahibi) olan muhakkak ki; “O” dur.”

6- En'am 103.ayet : Lâ tudrikuhul ebsâru ve huve yudrikul ebsâr(ebsâru) ve huvel lâtîful habîr(habîru).

Görme hassaları onu idrak edemez. Ve O, görme hassalarını idrak eder. Ve O, lâtiftir, herşeyden haberdardır.

7- Lokman 16.ayet:"Yâ buneyye innehâ in teku miskâle habbetin min hardalin fe tekun fî sahretin ev fîs semâvâti ev fîl ardı ye’ti bihâllâh(bihâllâhu), innellâhe latîfun habîr(habîrun)."

Ey yavrum! Muhakkak ki o (amelin), bir hardal tanesi kadar dahi olsa ve o, bir kaya içinde veya göklerde veya yerde bile olsa, Allah onu, (kıyâmet günü hayat filminde karşına) getirir. Muhakkak ki Allah; Lâtif'tir (lütuf sahibi), Habîr'dir (haberdar olan).

8-Azap 34.ayet:Vezkurne mâ yutlâ fî buyûtikunne min âyâtillâhi vel hikmeh(hikmeti), innallâhe kâne latîfen habîrâ(habîren).

Ve evlerinizde Allah'ın âyetlerinden okunanları ve hikmeti zikredin. Muhakkak ki Allah; Lâtif'tir (lütuf sahibi), Habîr'dir (herşeyden haberdar).

9- Hacc 63.ayet :"E lem tere ennallâhe enzele mines semâi mâen fe tusbihul ardu muhdarreh(muhdarreten), innallâhe latîfun habîr(habîrun)."

Allah'ın semadan su indirdiğini ve böylece yeryüzünün yeşerdiğini görmedin mi? Muhakkak ki Allah, Lâtif'tir (lütûf sahibidir), Habîr'dir
(herşeyden haberdardır).

10- Tarık suresi 9.ayet:"Yevme tubles serâir(serâiru). "

"Gizli şeylerin açıklanacağı gün."

11- Nahl 69.ayeti:Summe kulî min kullis semerâti feslukî subule rabbiki zululâ(zululen), yahrucu min butûnihâ şarâbun muhtelifun elvânuhu fîhi şifâun lin nâs(nâsi), inne fî zâlike le âyeten li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).

Sonra meyvelerin (çiçeklerin) hepsinden yeyin! Rabbinin emre amade kılınmış yollarında sülûk edin (uçun, dolaşın). Onun karnından muhtelif (çeşitli) renklerde içecek (bal) çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için elbette bir âyet (delil) vardır.


12-Tevbe .16.ayeti:Em hasibtum en tutrekû ve lemmâ ya'lemillâhullezîne câhedû minkum ve lem yettehızû min dûnillâhi ve lâ resûlihî ve lel mu'minîne ve lîceh(lîceten), vallâhu habîrun bi mâ ta'melûn(ta'melûne).

Yoksa siz Allah'ın, sizden savaşanları ve Allah'tan ve O'nun resûlünden ve mü'minlerden başkasını dost edinmeyenleri bilmesine rağmen, bırakılacağınızı mı sandınız? Ve Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır

Tevbe suresi son 3 ayeti:

13-Ve îzâ mâ unzilet sûretun nazara ba’duhum ilâ ba’d(ba’din), hel yerâkum min ehadin summensarafû, sarafallâhu kulûbehum bi ennehum kavmun lâ yefkahûn(yefkahûne).

Ve sure olarak bir şey indirildiği zaman: “Sizi gören bir kimse var mı?” diye onlar birbirlerine bakarlar sonra giderler. Allah, onların kalplerini, fıkıh etmeyen bir kavim olmaları sebebiyle çevirdi.

14-Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun).

Andolsun ki; size, sizin içinizden azîz bir Resûl geldi. Sizin üzüldüğünüz şey, O'na ağır gelir (O'nu üzer). Size çok düşkün, mü'minlere şefkatli ve merhametlidir.

15- Fe in tevellev fe kul hasbîyallâh(hasbîyallâhu), lâ ilâhe illâ hûv(hûve), aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi).

Bundan sonra eğer onlar dönerlerse, o zaman onlara şöyle de: “Bana, Allah yeter (kâfidir), O'ndan başka ilâh yoktur. Ben, Allah'a tevekkül ettim (güvendim). Ve O, azîm arşın Rabbidir.

16-En'am suresi 75.ayet:Ve kezâlike nurî ibrâhîme melekûtes semâvâti vel ardı ve li yekûne minel mûkınîn(mûkınîne).

Ve böylece Biz, İbrâhîm'e onun mûkınîn (yakîn hasıl edenlerden) olması için yerin ve göklerin (semaların) melekûtunu gösteriyoruz (gösteriyorduk).

Uyarı:
Kuran-ı Kerimde toplam 20 keşif ayeti var.Havas çalışmalarında kullanılır.40 gün 41 defa okunuyor.Okuyanın Kalp gözü açılıyormuş.ama yetki sahibi olmanız ve ya Bir hocadan el almış olmanız gerekiyor.Sıradan kişiler kesinlikle okuyamaz ...

Manevi Derecenin Yükselmesi için...

Her cuma gecesi yani perşembeyi cumaya bağlayan gece 2 rekat namaz kıl her rekatta 500 ihlas oku sakın saygıda kusur etme!
bitiminde bin kez salavat getir.duanı et.dileğini dile

Bu ilm-i Havas ameliyyesiyle''Manevi dereceni yükseltmek''le birçok sırlara vakıf olursun.Tasarruf sahibi şu olursun. lakin; O ulaşmaya çalıştığın makamın hakkını veremezsen (kalbinde kin, Nefret, şehvet vs olursa, Ehli sünnet, ihlaslı kul olmazsan) Manevi olarak tokadı yersin, çarpılırsın.

Kalp Gözünün Açılmasına Götüren Yunusiye Zikri...

Yunusiye Zikrinden maksat Enbiya Suresi’nin 87. Ayetidir:
لا اله الا انت ،سبحانک اني کنت من الظالمين
"Lâ ilâhe illa ente subhaneke inni küntü mine’z Zalimin"

Bu zikrin sayısı 400, 700, 1001, 3000, 4000, 7000’dir. Bu zikir herkes için olursa sayısı 400 olmalıdır. Zikir yatsı namazından sonra gecenin her hangi bir saatinde secde halinde söylenmesi yararlıdır.

3000 ve sonrası sayılar yüksek makama ermişler içindir. Yani seyri suluk yolunda yol alıp ilerlemiş kişiler içindir. O yüzden bu işin erbabı üstatların düsturu olmadan bu tür zikirleri etmemek gerekmektedir.

Bu zikrin bazı eserleri şunlardır:

1- Berzah haletlerini görmek için etkindir.

2- Nefis, kalp ve mükaşefe’nin takviyesi için çok iyidir.

3- Üstat Keşmiri “bu yolda ilerlemek için bu zikirden daha iyi bir zikir bilmiyorum” demiştir.

4- Hucb’u defetmek ve nuranilik için etkindir.

5- Allah tarafından duaların kabul olması ve müminlerin kurtuluşu için etkindir.

6- Bu zikre devamlılıkla tecerrüt elde edilir.

7- Kendini ve Rabbini tanımak için etkindir.

8- …

Bilin ki bu zikri devamlı olarak yerine getirmek berzah gözünün açılmasına sebep olur. Ahlak üstatları bu zikirle çok şeyler elde etmişlerdir.

Bazı arif ve alimler bu zikrin istimrarlı bir biçimde yapılarak etkin olması için en az sürenin bir çille (kırk gün) olduğunu zikretmiş ve her ne kadar bu zikir yerine getirilirse etkinliği o oranda artacak ve harikulade şeyleri daha fazla görecektir.
Bilin ki zikirlerin etkin olma şartı nefsin tezkiye ve ıslahına bağlıdır. Dolayısıyla günahtan uzak durulmalıdır. Ve aklınızda bulundurun ki fevkalade bir insan olmanın en önemli şartı Ulum-u garibe bilmek değil, bilakis takvalı olmaktan geçmektedir. Ve bize göre takvalı olmak ve günahlardan uzak durmak ulum-u garibenin elde edilmesine de sebep olmaktadır.

Elbette biz bu ilimlerin elde edilmesi için bu büyük zikri söylemiyoruz. Bunu istiğfar etmek ve Allah’tan bağış dilemek için söylüyoruz…
Bu zikri söylediğiniz sırada kendinizi dünya zindanındaymış gibi hissedin. (Dünyaya bağlanmak ve kilidinin açılması için)
Yunusiye Zikri, bedenin bir uzvuyla direkt olarak ilişkilidir. O da gözdür.
Bildiğiniz gibi şu anda bir çok kadın çok kötü bir şekilde çok kötü elbiselerle toplumda karşımıza çıkmaktadır. Eğer Yunusiye Zikrinin çok çabuk etkin olmasını istiyorsanız cadde ve sokaklarda yürüdüğünüz sırada imkanınız ölçüsünde içinizden bu zikri söyleyin.
Yavaş yavaş göreceksin ki her ne kadar namahrem görsen ve her ne hile ile karşı karşıya gelsen asla kalbine bir etki bırakmayacaktır!
Yani cinsi ve şehvet rabıtası yavaş yavaş göz rabıtasından kesilecek! ve daha oturaklı hareket edecektir.
Bir başka zikir olan ve Yunusiye Zikrinin tamamlayıcısı olan zikirde tecrübelerle sabit olan “La ilahe illallah el Meliku’l Hakku’l Mubin” (لا اله الا الله الملك الحق المبين ) zikridir.
Her zikir hakkın sıfatlarından birini içerdiğinden zikir söylendikçe kalpte kendi eserini koymaktadır. Siz de bir pil gibi durmadan şarj olmaktasınız ve zat-ı ehediyetin sıfatlarından birinin nişanesi olan bir ışığa dönüşmektesiniz.

Kalp Gözü İstemeyle İlişkilidir...

İstemeyi sürdürmemiz hâlinde gelişen özel bir duygu atmosferinde kalp gözümüz açılır. Bu hal alacağımız İlâhî cevapları hissetmemize yol açar.
Evrene göre dünyadaki hâlimiz, düştüğü derin kuyunun dışından habersiz insanın hali gibidir. Gözlerimiz maddî dünyanın yüzde 96'sını göremez; ruhsal dünyalara ise kapalıdır. Ancak çaresiz değiliz; zira maddî gözümüzün kapandığı yerde kalp gözümüz görmeye başlar. Kalp gözümüzün açılması veya altıncı hissimizin gelişmesi, hayatımızın beş alanını değiştirecektir. Bunları birlikte açalım:

Duanın ruhsallaşması: Ruhsal evrendeki haberleşme, kelimeler aracığıyla değil; evrensel bir dil olan duygular aracılığıyladır. Yaratıcının dostluğuna kavuşmuş yüksek ruhlu bir ingiliz, pekâlâ dilini bilmediği ayrı özelliklere sahip bir Arap ile ruhsal olarak konuşabilir.
Evrensel duygu diline yüklenen isteklerimiz, radyo vericisi gibi davranan ruhumuzdan yayılırlar. Ruhumuzdan güçsüz çıkan bir istek, ruhsal canla yoğrulamayacak; dolayısıyla, taşınmaları ancak görevli ruhanî enerjiler olan melekler aracılığıyla gerçekleştirilecektir.
Mazlumun duasının meleklere gerek kalmaksızın, şimşek gibi doğrudan Yaratıcının Huzuruna yükselmesi ruhsal içtenliğin sonucudur. Gözyaşıyla titreyen bir gönülden çıkan yalvarmalar işte bu yüzden gök duvarlarını delip geçer. İnsanla rın hayatlarında asıl devrimsel değişimler yapan dualar, böylesi derin duygu atmosferlerinde dile getirilmişlerdir. İnsan yıllarca kötü bir alışkanlığından kurtulmak için savaşır ve başaramaz. Sonra bir gece iradesine hâkim olamadığından duyduğu üzüntüyle saatlerce yalvarır. Ertesi gün değişivermiş olarak dünyaya yeniden doğar.
Risale-i Nur'da, insanda çok özel bir hâl (latife) bulunduğu, insanın kim olursa olsun, o hâl diliyle yapacağı duala rın Yaratıcı tarafından yerine getirileceği anlatılır.
Yeterince tanımlayamadığımız o özel hâl (lâtife) çok boyutlu derinlikler taşıyor: O hâli yaşadığınız anda kendinizi mahzun ve ağlamaklı hissedersiniz. Kalbinizi şiddetli bir İlâhî sevgi kuşatır; kalp atışlarınız hızlanır, nefes nefese kalırsınız. İstediğinizin olacağına dair anî bir keskin inanç rüzgâr gibi kalbinizden eser. İlâhî takdire kesin bir teslimiyet hissedersiniz. Sonra da şiddetli bir huzurla kuşatılırsınız.
İlâhî cevabın algılanması: Dua sırasında yaşadığımız heyecan ve duygu patlaması İlâhî ışığın kalbimize yöneldiğinin işaretidir. Işığın kalbimize yönelmesi, Yaratıcının kendisine yönelişimizi cevaplamasıdır. Yaratıcının bizi cevaplaması ayrı; dileğimizi hakkımızda en faydalı biçime dönüştürerek kabul etmesi ve yaratması ayrıdır.
Ruhumuz özgürleşemediği sürece ruhsal evrenle iletişime geçemeyiz. Hayatın sonsuz tarafına göçmüş öncü insanlara, peygamberlere ve meleklere gönderdiğimiz selâmlar onlara ulaşıyor ve onlar da bize mukabil selâmlarını ifade ediyorlar. Ancak, dünya zindanı cevaplarını duymamızı engelliyor.
Evrenin Sahibi, eylemlerimize anlık karşılıklar verir. Bir hastayı ziyaret ettiğimizde, evimizi ve vücudumuzu temizlediğimizde, melekleri aracılığıyla kalbimize huzur gönderir. Yalan söylediğimizde, kalp kırdığımızda, çok yiyip çok uyuduğumuzda ve olumsuz düşündüğümüzde, bu kez kalbimize üzüntüleri ve gerginlikleri ilham eder. Ancak kalbimiz kapandığında bu karşılıkları algılayanlayız.
Benzer şekilde, isteklerimize cevap verildiğinde kalbimize huzur ve güven duygusu indiriliyor. Bazen İlâhî cevabı o kadar merhametli, yoğun ve güçlü algılıyoruz ki, kalbimizi kavrayan ruhsal ışığın etkisi altında heyecanlanıyoruz.
Ruhsal fiil: İnsanlar, kalp gözlerinin açılması ölçüsünde doğaüstü eylemler yaşarlar. Bu yolda yükselen velilerin bazen Hızır (as) gibi günlük hayatınızda karşınıza çıkarak, bazen de rüyalarınıza girerek size yol göstermeleri mümkündür. Hatta bu tür doğaüstü yardımlaşmalar, samimî arkadaşlar ve anne babalar arasında pek çok kez yaşanmıştır. Pek çok insan birbirlerini rüyalarında görerek uyarmışlar ve birbirlerinin tehlikeden kurtulmalarına vesile olabilmişlerdir. Velilerin Yaratıcının iznine bağlı olarak, yardımları, destekleri ve maddî evrene ruhlanyla yönlendirici enerji göndermeleri bu türden bir fiildir.
İrade: Hayatı derin hislerin etkisinde yaşayanların, dünyanın yüzeysel eğlencelerine saplanmaları mümkün olamaz. Sigara, alkol ve benzeri iradeyi tüketen alışkanlıkların itibar görmesi imkansızlaşır.
İlham: Rüzgârlar hâlinde akıp duran, geleceğe veya gizemli yönlere dair duygu bulutlan açık kalplere bilgi, ahlâk ve keşif damlaları hâlinde yağacaktır.
Ruhsal derinliğe sürekli ilerleyebilseydik, dünya madde zincirlerini tümden kırmış velilerle dolardı. Nefsimiz bizi içtenlik yolculuğumuzdan defalarca alıkoyacak, ruhumuzdan madde ötesine uzanan telefon kabloları (latifeler) anî bir kusurumuzla parçalanacaktır. Olumsuz tutumların saldırısına yenik düştüğü müzde, izzetimizi inşa eden tüm güzel duygularımızı, bir ahlâk kusuruyla, anîden yitirebiliriz.
Dünya sonsuzlukta yürümeyi öğrenmek için içine gönderildiğimiz eğitim pistimizdir. Sonsuz hayatı kazanma yolunda son nefesimize kadar emekleyeceğiz. Önemli olan, bu dünyadan ayrılacağımız dakikaya geldiğimizde, ayaklarımızın üzerinde durmayı başarmış olmamızdır. Bize düşen zaaflarımıza bakıp vazgeçmek değil mücadelelerle geçecek bir ömrü tercih etmektir.
Kimi acılar, ruhumuzdan dünyaya uzanan kuşatıcı pencerelerin sarsılmasına; dünyadan ürken ruhumuzun sonsuz hayata yönelmesine yol açar. Depremin, selin ve savaşın ortasında kaldığımızda dünya ayaklarımızın altında kaymaya başlar. Hastalık bedenimizi iki büklüm ezdiğinde, açlık ve susuzluk dizlerimizin bağını çözdüğünde, aynı içtenliğe sürükleniriz.
Kalbi temizlemenin en etkili yollarından birisi, gizli ve açık kusurlarımızın bağışlanmasını dilemektir. Gerekirse yüzlerce ve binlerce kez bağışlanma dileğini sürdürenlerin kalpleri, sonunda ruhsallığı olduğu gibi yansıtacak bir ayna parlaklığına kavuşabilir. Zira "Kalpler tıpkı demir gibi paslanır. Cilâsı ise bağışlanma dilemektir."14
Başvurabileceğimiz diğer yol, yemeği, uykuyu ve TV seyretmeyi azaltmaktır. Gece yemeği ruhsal netliğin en büyük düş-manlarındandır. "Kişi yeme içmeyi azalttığında içine nur dolar." 15 Çok uyumak, zihnimizin algılama becerilerini tahrip eder. TV ise zihinsel tahribatlara yol açar. Bu üçlü, duygusal derinliğimizin en tehlikeli düşmanıdır.
Kalp gözü, görme, işitme gibi bedensel duyulardan farklı olarak, ruhun bedene dayanmaksızın gerçekleştirdiği tüm algıları kaplayan bir algı biçimidir. Bu olguyu daha çok "altıncı his" olarak tanıyoruz. Geleceği hissetme, gizli bilgileri sezinleme, telepati gibi ruhsal iletişimler bu olgu kapsamındadırlar.

Dr.Muhammed Bozdağ

Kalp Gözünüzün Açılmasını İstermisiniz?

Önce 5 vakit namaz kilmak gerekir.
Her vakit farz namazinin ardindan 100 kere ''Alimul ğaybi veşşehadeh'' okunursa kisa zaman içinde Allahin izniyle kalp gözünüz açilir sizden ricam kendine güvenmeyenler bunu yapmasinlar çünkü herşeyi bilmek her zaman güzel olmaya bilir farzdan sonra dua yapilip namaza devam edilir..

Darda Kaldığında Yardım Almak ve Kalp Gözü Açılması için...

Hazreti Gavsulazam Seyyid Abdulkadir Geylani Kuddise Sirrahunun Kutbul Aktab Kuddise Sirrahuya Selamı Beyanındadır

Bismillahirrahmanirrahim
Esselamu aleyke ya melikezzaman ve ya imamel mekan ve ya kaimen bi emrirrahman ve ya varisel kitab ve ya naibe Resulullah (s.a.v).Ya men minessemai velardi aidetuhu ya men ehlü vaktihi küllühüm ailetühü ya men yenzilül gaysü bidagvetihi ve yedirrudarru bi bereketihi ve rahmetullahi ve berekatühü.
Manası:
Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla
Selam sana ey zamanın padişahı,ey mekanın imamı,ey Rahmanın buyruğunu yerine getiren,ey kitaba varis olan,ey Resulullah sallallahu aleyhi vesselemin vekili,ey göğün ve yerin direği,ey vaktindeki tüm halkın koruyucu babası,ey duasıyla yağmurun yağdığı,bereketiyle memelerin süt dolduğu saygın insan.Allahın rahmeti ve bereketi olsun sana.

Not:Bu selam Hazreti Gavsulazam Seyyid Abdulkadir Geylani kuddise sirrahunun kutuplar kutbuna gönderdiği selamı olup sadık olan her mürit darda kaldığında bunu okuyup imdat talep edebilir.Bu selam doğru niyet,içtenlikle ve tam bir kalp yönelimiyle okunursa kalp gözünde açılımların olacağı kuşkusuzdur.işte bunun içindir ki gayrı meşru bir iş için okunmamalıdır,Meşru olmayan bir niyetle okuyan zarar görür.Manevi açılımlar için okunursa kibriti ahmer gibi etki yapar.

Kaynak :Evradı Kadiriyye

El-Müheymin...




“Gözeten ve koruyan” manasına gelen “el-Müheymin” ismi, Kur’anı kerimde Rabbimizin ismi olarak bir defa geçmektedir. (Haşr 23)

Rabbimiz Kur’anı Kerimi bize tanıtırken “Biz, sana kitabı hak ile kendinden önceki kitabı tasdik etmek ve onu korumak üzere indirdik”(Maide 48) diyerek Kur’anın kendinden önce geçen Tevrat, Zebur, İncil ve diğer sahifeleri kendi içinde koruduğunu ve onları tasdik ettiğini ifade ediyor.

“Yerde ve gökte zerre ağırlığında bir şey de olsa Rabbinden kaçmaz. Ondan daha küçük ve ondan daha büyük olan her şey apaçık bir kitaptadır” (Yunus 6)

Hz. Adem’in genlerini bizde koruyan, Hz. Adem dönemindeki su, hava, hardal, incir çekirdeğini olduğu gibi koruyan Rabbimiz geçmiş peygamberlere indirdiği kitapları Kur’anın içinde korumaktadır. “Müheymin”e iman edenler eski ilimleri ve eski sanatları, yeni ilim ve sanatların içinde korurlar.

Gönüllerimizden geçeni bilen, genlerimizi şifreleyen “Müheymin”e iman eden bir Mü’min gözetildiğini bilerek yirmi dört saatinde edepli olmaya çalışır.

Fuzuli gibi: “Müheymina, Sameda, bende-i siyeh ruyem Sahifei amelim ma’siyet hattıyla kara” “Ey Müheymin ve Samed Allah’ım! Kara yüzlü bir kulunum. Amel defterim isyan yazısıyla kapkara” diyerek af dilenelim.

El-Halik...




YARATAN manasına gelen el-Halik ismi Kur’an’ı Kerim’de sekiz defa tekrarlanmaktadır. Yüz ellinin üzerinde ....yarattı, .....yaratır şeklinde Rabbimizin yaratmasından haber veren ayetler vardır. “Kün-ol” emriyle kainatı yaratan, topraktan çiçek yaratır gibi Adem (a.s)’ı yaratan, meniden servi boylu erkek ve kadını yaratan, bu yeryüzünün bir karışlık toprağıyla Hz. Adem’den günümüze kadar gelen bütün insanların ve şimdi yaşamakta olan altı milyar insanın ve bütün hayvanların gıdasını yaratan Halikımıza iman etmek, yapılan bütün iyiliklere şükretmektir. Yeryüzündekilerin hepsinin insan için yaratıldığını (Bakara 29) insanında cinlerinde Allah’ı tanımaları ve ibadet etmeleri için yaratıldığını haber verir (Zariyat 56)

Değerli ustaların yaptığı sanat eserleri topraktan, alçıdan bile olsa antikacılar onu kırmazlar. İpekten fırçalarla temizlerler. İnsan ve tabiat Halikımızın bize emanetidir. Onun bir çizgisi dahi israf edilmemeli, kırılmamalıdır. Haksız yere bir damla kan akıtılmamalıdır. Gönül Ka’besi ateşe verilmemelidir.

El-Mütekebbir...



BÜYÜKLÜĞÜNÜ BİLDİREN manasına gelen bu güzel isim Rabbimiz için Kur’an-ı Kerim’de Haşr 23 de bir defa zikredilmiştir. Kendini ilah yerine koyan, büyüklük taslayan, baskı rejimi kuran zorba firavun hakkında Mü’min suresi 27, 35 inci ayetlerde Mütekebbir olarak tanıtılmaktadır. Doğan, ölen bir tek canlı veya birtek dane veya çekirdek yaratamayan büyüklük taslarsa aleme rezil olur. Zalim birinin adalet ödülü alması gibi gülünç olur. 

Ancak “Mütekebbir”=büyüklenen, büyüklüğünü bize zerreden yıldızlara kadar yarattıklarıyla gösteren ve indirdiği kitaplarıyla bildiren Rabbimize iman edenler, gönüllerinde en büyük olarak onu görenler Onun yarattıklarını gözlerinde küçültürler. 40 kilometre koşucusunun ödüle kilitlenerek koştuğu gibi, yol kenarındaki dereler, çiçekler, çimenler onu yolundan alıkoymadığı gibi mü’min insan da “Mütekebbir” Rabbine sığınınca kendini ilah yerine koyanları gözünde büyütmez. Batıdan korkmaz. “Doğuda, batıda Rabbindir” der ve yürür. Yürürken “Gözü kamaşmaz, şaşmaz ve taşkınlık yapmaz” (Necm 17) Bizlere mütevazı olmak düşer. Haddini aşan aşağı düşer.

El-Mü'min...




İman veren, güvenlikte kılan, iman edenleri iki dünyada da güvenlik içinde yaşatan ve bir ismide “Mü’min” olan Allaha iman edenler insanlara güvenlik vermeye çalışmazlar. Güvenilen bir insan olmaya çalışırlar.

İmanın dünyada sağlayacağı güvenliği Efendimiz: “Allaha yemin olsun ki Allah bu İslâm işini tamamlayacak, hatta bir yolcu San’a şehirden Hadramuta kadar yürüyecek Allah korkusundan ve birde koyuna kurt saldırır korkusundan başka hiçbir şeyden korkmayacak” buyurmuş. (Ebu Davud , cihad bab 107 hadis 2649 Buhari ikrah bab ,t, Ahmed, Müsned 5/109,110)

Bir ismi “Mü’min” olan Rabbimizin verdiği imanın sağladığı güvenlikle eşkıya yatağı San’a ile Hadramut arasında 1400 sene önce güven içinde yolculuk yapmışlar.

M. Akif Ersoy’un: “Kenarı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, Gelirde adl-i ilahi sorar Ömer’den onu”

Diye şiirleştirdiği Hz.Ömer, Medine’de devlet başkanı iken Dicle nehri kenarında bir koyunun kurt tarafından yenmesinden kendini sorumlu tutuyor. İşte “Mümin” olan Allah a iman eden mü’minin yönetimi öyle olur.

1400 sene sonra İslâm sistem olarak rafa kaldırıldı. Batıdan sistem ithal edildi ve Dicle nehri kenarında terör adı altında 30.000 (otuzbin) insanın kanı akıtıldı .

Dicle kenarında değil şehrin merkezinde en güvenli merkez diye yapılan binanın 25. Katında yirmi beş ayrı güvenlik tertibatı olan yerde yaşayan insanın güvenliği olmadığını bütün dünya gördü .

Asker ve gardiyan tarafından korunan hapishanelerde güvenlik kalmadı. Her insanın arkasına bir emniyet görevlisi taksanız, emniyet görevlisinin ardına da bir görevli gerekir.

Onun ardına da biri gerekir. Bu da olmayacağına göre her insanın içine emniyet görevlisi olarak “Mü’min” olan Allah’a iman yerleştirilirse emniyet=güvenlik iki dünyada da sağlanmış olur.

El-Kuddus...




Kendisi tertemiz olan ve yarattıklarının da temiz kalmasını isteyen. “KUDDÜS” ismi K. Kerim de iki defa geçmektedir. (Haşr 23, Cum’a 1)

İnsanı dünyaya getirirken günahsız ve kirsiz yaratan, büyüyünce kirlerini abdest ve gusülle yıkanarak gideren, günahlarını tevbe ve istiğfarla yıkamayı öğreten “Kuddüs,” yeryüzünü de tertemiz yaratmıştır.

Bizim kirlettiğimiz yeryüzünü yağmurlarla yıkıyor, güneşle kurutuyor. Kirlenen suları buhara dönüştürüyor. Havada temizleyip yeniden tertemiz yağmur olarak indiriyor. Rahmet damlalarıyla dünyamızı temizlediği gibi Kur’anın rahmet ayetleriyle de bizim içimizi ve dışımızı temizliyor.

İmanla bizi şirk, inkar pisliğinden temizliyor. İtaatla bizi isyan çirkefinden temizliyor. Dinle bizi kinden temizliyor.

Kendisine ibadetle bizi kullarına boyun eğme zilletinden temizliyor. En büyük Allah’dır=Allahü ekber inancıyla kendimiz gibi bir insanı büyütüp başımıza bela etmekten kurtarıyor. Tevrat’ın indiği yer “Mukaddes vadi” oluyor. (Taha 12), Kitabını getiren Cebrail “Ruh-ul Kudüs” oluyor.

(Nahl 102) Bizlerde bu dünyadan Rabbimizin huzuruna tertemiz gitmek istiyorsak “Kuddüs” olan Rabbimizin “Mukaddes” kitabı Kur’ana göre hayatımızı düzenleyelim.

El-Melik...




“Gerçek hükümdar” olan Allah (c.c.)ın “Melik” ismi Kur’anı Kerim de beş defa geçmektedir. Yusuf suresinde Mısır kralı için “Melik” kelimesi kullanılmış. Bakara 246 da komutan Talut için yine “Melik” kelimesi kullanılmış.

Fatiha suresinde ve Ali İmran 26 da “Malik” ismi, Kamer suresi 55 de “Meliyk” ismi zikredilmiş. Kainatı yaratan ve koyduğu tabiat kanunlarıyla evreni idare eden ve yönetimine kimseyi ortak etmeyen “Melik”e iman eden bir mü’min tabiatı Allah’ın mülkü kabul ettiğinden, yeryüzünde Allah’ın döşediği yaygılar üzerinde yürür gibi hiçbir güzelliğe zarar vermeden yürür.

Her gün namazında “Nas” suresini okurken insanların tek hükümdarı Allah olduğunu ikrar ederek, Allah’ın kullarının kılına haksız yere dokunmaz. Krallar, Şahlar, Padişahlar, Cumhurbaşkanları yönetimlerinde “Melik” olan Allah’ın yönetim kurallarına uyarlarsa başarı sağlarlar. “Melik” olan Rabbimiz kulları arasında Mü’min, kafir ayırımı yapmadan, dil, din, ırk ayırımı yapmadan can, ten, beden veriyor. Kimsenin tekeline bırakmadan hava ve güneş veriyor.

Er-Rahman - Er-Rahim...

 


Rabbimizin “Rahman” ismi Kur’anı Kerimde 57 defa tekrarlanmıştır. “Rahim” ismi ise 115 defa tekrarlanmıştır. Yalnız Tevbe suresinin 128 inci ayetindeki “Rahim” Peygamberimizin sıfatı olarak verilmiştir.

“Rahman” ismi kullarından hiç birine verilmez.

"Rahim" ise insanlara isim olarak verilebilir.

"Rahman”: İyilere de, kötülere de rahmet eden. Yani yarattıklarının hepsine merhamet eden manasınadır.

“Rahim”: ise ahirette yalnız mü’minlere merhamet edendir. “Allah mü’minlere karşı çok merhametlidir” buyurur. (Ahzap 43)

Bakara 249’da bir sadaka için yedi yüz kat sevap vereceğini vadediyor. İşte bu Rabbimizin bize rahmetidir. Rahman olan Rabbimiz bu dünyada Mü’mine de, kafire de rahmetiyle muamele ediyor. İkisinin de toprağa attığı buğdaya on, yirmi, otuz, elli kat fazlasıyla buğday veriyor ama Mü’minin yardım için verdiği birini yedi yüz yapıyor. Her Müslüman günde bir çok defa Bismillahirrahmanirrahim derken Allah, Rahman ve Rahim isimleriyle zikir ve dua etmiş olur. Rahmana iman eden bir Mü’min yaratılanlara karşı merhametli olmak durumundadır. Eğer Allah, Rahman, Rahim isimleri rahmet damlaları gibi kişinin kalbini yumuşatamıyorsa o zikirden faydalanmıyor demektir.

İman bir rahmettir. Mü’min insan, Allah’ın bütün kullarının iman edip cehennemde yanmaması için çırpınmalıdır. Evden kaçan yavrusuna yanan anne yüreği gibi yanarak imana gelmesi için yalvarmalıdır.

Aç insan veya hayvan gördüğünde kendi karnıymış gibi onu doyurmalı. Ciğer taşıyan her canlının derdine deva olmalıdır.

İnsanların imana giden yolunu kesen, onları cehenneme atmak için kurumlaşan imansız eşkıya güruhuna karşı verdiği mücadele de merhametin eseridir. Kendini yakmak için üzerine benzin döken kişiyi kurtarmak için yalvaran ve kurtarmaya çalışan polis veya itfaiye erinden daha fazla ve yanan yürekle imansızların imana gelmesi için gayret göstereceğiz. Rahmanın öğrettiği Kur’anı insanlığa öğretmemiz, Rahman’a imanımızın eseridir. Er-Rahman suresini oku.

Er Reşidu Esması...

Kim hangi meselede olsun ne yapcağını bilmeyen kardeşim akşam ve yatsı arasında 99 defa Allahın mübarek ismini ER REŞİDU okusun ve ne yapcağı rüyasında gösteri verir ya da kalbinle hisseder....

Lafza-i Celal...

Havas kitaplarında lafza-i Celal'in bir sürü faydaları ve özellikleri sayılmıştır. Bunların birçoğu da tecrübelere dayanılarak nakledilmiştir. bazi larını özetle belirtelim.


1- İmam-ı Gazali'ye göre cuma günü 1000 kere Allah(c.c.) ismini zikreden kimse evliyalar arasına girer.


2- Cuma günü Cuma namazından önce 100 kere zikredilse istenilen şeye yerine gelir.


3-Her gün 1000 defa mübarek ismi zikreden kişi manen terakki eder ve selim bir kalbe ulaşır.


4-Yüce Allah'ın bu toplayıcı ismi hastaya 200 kez okunsa hasta eceli gelmemiş ise şifa bulur.


5-Zikir saati olan güneşte yani güneşin doğduğu zaman kıymetli bir cisim üzerine zikedilse ve o cisim taşınsa şeytanın şerrinden korunur.


6-Yazıp üzerinde taşıyan ve zikir eden kimse çok soğuk havalarda dahi üşümez.


7-Samimi ve ihlaslı bir kişi yazıp cenaze üzerine koysa o cenaze kabir azabından kurtulur.


8-Temiz bir kağıda misk ve safranla yazılsa ve üzerinde taşında koruma altında olur. Amir ve idarecilerin yanına gitse hürmet ve ilgi görür.


9-Bir kimse cuma günü oruçlu olarak öğle saatlerinde gümüş bir yüzük üzerine Lafza-i Celali yazıp sağ elinin yüzük parmağında taşısa her yerde sevgi hürmet ihtiyacı karşılanır maksatları yerine gelir.


10-Bu yüzük bakire veya dul kadına takılsa kısmeti çıkar evlenir.


11-Cin musallat olmuş bir kişinin parmaklarına Lafsa-i Celal'in harfleri tek tek yazılsa cin oraya hapsedilir musallat olduğu kişi de zararından kurtulur.


12-Cin yolu ile sara ya tutulmuş bir kişi için Lafza-i Celal'in harfleri beyaz bir bez üzerine kesik kesik yazılsa zonra bir kenarı yakılarak koklatılsa şifa bulur.





Ve sayamadığımız bir sürü faydası vardır Ya Allah İsmi Şerifinin.....





Ebced değeri 66 ve saati güneş günü Pazardır...


Ya Allah diye zikir etmek saygıdandır...





Kaynak:


Allah'ın İsimlerinin Sırları


Arif Arslan

1001 Ya Hayyu Ya Kayyum...

Hertürlü hacet için 1001 ya hayyu ya kayyum okuyorsunuz bitiminde ellerinizi açıp ya rab bu esmaların hürmetine deyip duada bulunun.

El-Vekiyl İsm-i Şerifi'nin Sırları...

"Mahlukatın işlerini bitiren ve lazım olanı yaratan."

Bu mübarek ism-i şerifin özellikleri:
Yâ Vekiyl" ismi şerifini okumaya devam edenlere gelecek musibetler geriye çevrilir. Rüzgarın şiddetinden, gök gürültüsünden emin olur. Rızık kapıları da açılır.Bir kimse ateşten, sudan, zelzeleden veya bir şeyden korktuğunda, bu mübarek ismi celili okumaya devam ederse, korktuklarından emin olur.

Bu ismin adedi (66), saati Zöhre'dir. Her çeşit düşmanı hezimete uğratmak için bu ismi şerif okunmalıdır. İstanbul'un fethi anında Şeyh Akşemseddin hazretleri'nin bu ism-i şerifi tilâvet ile meşgul bulunduğu rivayet edilmiştir.
Hazreti Peygamber (s.a.v.) buyurdu:

Hasbiyallâhü lâ ilahe illâ hû, aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbui arsii azıym

"Kim sabahları ve akşamları bu duayı (7)'şer defa okursa Allah Teala o kimsenin dünya ve ahirete ait işleri için ona kafidir.

Bu ismi şerifin meleği Kehyâiyl Aleyhisselam'dır. Bu ismi celili Cenabı Hakk'a daha ziyade en çok güvenenler okurlar. Bu ismi vird
edinenlerin Cenabı Hakk'a güvenleri artar.
Bu ismi celili vird edinerek okumayı sürdüren kimseler hiç ummadıkları yerden rızıklanırlar.

Her Sıkıntının Bir Çaresi Var...

Allah'a çok şükürki yüce allah hepsinin anahtarını vermiş.Her gün;

**YA VEDÜD (400) terkedilmemek için

**EL VACİD (196) evlenmek için

**YA SELAM (313) & EL FETTAH (489) yanınıza gelmesi için

**YA CAMİU (131) & EL MUKADDİM (184) eşini kendine bağlamak için

**EL MUKTEDİR (744) her murat için

**selamün kavlen min rabbir rahiym (818) barışmak için

**EL BAKİ (113) mutluluğunuzun devam etmesi sürekli olması için

Bu esmaları ne kadar çok sıklıkla devam edersek o kadar iyi olur inşallah..

BUNLARIN HEPSİ YÜCE ALLAHIN KENDİ İSİMLERİDİR BİLİYORSUNUZDUR MUTLAKA.

ŞÖYLE DER RABBİM "BANA KENDİ ADIMLA DUA EDİN" ALLAH DUALARINIZ KABUL ETSİN İNŞALLAH.

Ya Batın İsmi Şerifi Hakkında

Eğer  birilerinden gizlenmek gözükmemek istiyorsanız 62 nin katları olan sayıda ''Ya Batın'' okunur.

El-Alîm İsm-i Şerîfi...

El-Alîm (العَلِيمُ); her şeyin başlangıcını ve sonunu, gizli ve açığını bilen, yerde ve gökte, dünyada ve âhirette, şehadet ve gayb âleminde ilminden hiçbir şey saklı kalamayan, ezel ve ebed arasında bulunan her şeyi ezelî ve ebedî ilmiyle kuşatan Yüce Allah.[1] demektir.

Alîm, "bilgi sahibi", "çok bilen" anlamındadır.[2] Allah, her şey'i tam mânasıyla bilir. O her şey'in, içini, dışını, inceliğini, açıklığını, önünü, sonunu, başlangıcını, bitimini çok iyi bilendir.[3] Allah'ın bilgisine sınır yoktur. O, her şeyi bilir.[2] Olmuşları bildiği gibi, olacakları da aynı şekilde bilir. Onun için, olmuş - olacak, gizli - açık söz konusu değildir. Bunlar, insanlar hakkında geçerli olan mefhumlardır. İnsanların bilmesi nisbî ve ârızîdir. Allah'ın bilmesi ise, - bütün isim ve sıfatlarında olduğu gibi - zâtî'dir. Onun için O'nun bilmesinde dereceler bulunmaz.[3] Hiç bir şey ilminin dışında değildir.[2]

Allah, görünen ve görünmeyeni, gizli ve açığı, geçmişi, şimdiki zamanı ve geleceği ilmiyle kuşatandır. Hiçbir şey, O'na gizli-saklı kalmaz: [4]

وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَا إِلَّا هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ إِلَّا يَعْلَمُهَا وَلَا حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الْأَرْضِ وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُبِينٍ

«Gaybın anahtarları yalnızca O'nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah'ın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuz'da) olmasın.» (Enâm Sûresi, 59) [5]

Yaratıklar, onun müsaade ettiği kadar bilgiye sahip olabilirler. Ötesini bilemezler. İnsanların bilgisi, tam ve mutlak değildir; istikbâli bilmekte tamamen acz içerisindedirler. Oysa Allah'ın bilgisi, mekânla kayıtlı olmadığı gibi zamanla da kayıtlı değildir. İnanan kimsenin Allah'ın Âlîm olduğunu bilmesi gereğince amel etmesi içindir. Kul, yaptığı her şeyin Allah tarafından bilindiğinin şuûrunu her an için hissetmeli ve ona göre davranmalıdır. Allah değil yaptıklarımızı, içimizden geçirdiklerimizi dahi bilmektedir.[2]

وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا عَرَّضْتُم بِهِ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَاء أَوْ أَكْنَنتُمْ فِي أَنفُسِكُمْ عَلِمَ اللّهُ أَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلَـكِن لاَّ تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا إِلاَّ أَن تَقُولُواْ قَوْلاً مَّعْرُوفًا وَلاَ تَعْزِمُواْ عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتَّىَ يَبْلُغَ الْكِتَابُ أَجَلَهُ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا فِي أَنفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ

«(Vefat iddeti beklemekte olan) kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah biliyor ki siz onlara (bunu er geç mutlaka) söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikah yapmaya kalkışmayın. Şunu da bilin ki Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah'a karşı gelmekten sakının ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok bağışlayandır, halimdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir).» (Bakara Sûresi, 235) [6]

Allah'ın zâtı, hiçbir mahlukuna benzemediği gibi ilmi de mahluk ilmine benzemez. Ezelî ilim ancak O'nundur ve O'na mahsustur. Olmuş ve olacak her şey O'nun ilminde daima hazırdır. Evveli ve âhiri olan ve her şeyi sonradan öğrenen insanoğlu, bu dar, kısıtlı ve sınırlı ilmiyle, Allah'ın ezelî ilminin varlığını bilse de hakikatini bilemez. İnsanın, iradesi gibi düşünmesi ve hatırlaması da cüzîdir. Bir anda iki şey düşünemez ve hatırlayamaz. Allah'ın ilmi ise küllîdir, "her şeyi birlikte bilir"; mutlaktır, "hiçbir kayıt altına girmez" ve muhittir, "her şeyi içine alır, ihata eder." Bu hakikat, Nur Külliyatı'nda "güneş" misaliyle çok güzel açıklanır:




Güneşin ziyası hangi sahaları kaplıyorsa, o sahadaki bütün varlıkları birlikte görür, hepsini beraber bilir ve her biriyle aynı anda beraber ilgilenir. Burada sıraya koyma söz konusu değildir. Güneşi şuurlu farz etsek ve ziyasına ilim desek, güneş bütün çiçekleri, ağaçları, yaprakları, otları, karıncaları, insanları ve daha nice varlıkları bir anda ve beraber bilir. Onun bilmesinde az-çok, büyük-küçük fark etmez. Yine Nur Külliyatında ilim konusunda enteresan bir ifade yer alır: "Fiilen bilmek" [7]




أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ

«Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.» (Mülk Sûresi, 14) [8] âyet-i kerîmesi, bu "fiilen bilme"yi ders veriyor.




Bir misal: Selimiye camiinin mimarî özelliklerini biz de biliriz, Mimar Sinan da. Ama, onun bilmesi fiilîdir. O, Selimiye'nin minarelerini yapar, kubbesini çatarken, ilmiyle kudreti birlikte çalışmıştır. Bizim aynı şeyleri bilmemiz ise bundan çok farklıdır. Bizimkinde, yapılmış olanı sonradan öğrenme söz konusudur.




Her şeyi bilerek ve hikmetle yaratan Allah'ın, eşya hakkındaki ilmi ‘fiilî bir ilimdir,' mahlukatın ilmine benzemez.




İnsan kendisine ihsan edilen o cüzî ilmiyle Allah'ın Alîm ismini tanır. Her şeyin ilimle vücut bulduğunu, hikmetli ve mânâlı yaratıldığını anlar. Bir hayvan, kendi iç organlarından bile haberdar değilken, insanın bu kadar geniş bir sahada ilmiyle dolaşması, onun için büyük bir şereftir. Arzın halifesi olan insan, kendini okuduğu gibi, kendini okumaktan aciz mahlukları da okumakla vazifelidir.




Hadis-i şerifte, “bir saat tefekkürün bin yıl nafile ibadetten hayırlı” olduğu haber verilerek, ilmin bu ulvî şerefi nazarımıza sunulur. Bu şerefi hiçe sayarcasına, akıllarını sadece dünya menfaatlerini temin ve nefsin arzularını tatmin için sarf eden insanlar ne kadar zarardadırlar!? [7]

Allah'ın her şeyi biliyor olması, bize O'nun güçlü olduğunu gösterir. Fakat bizim için en önemlisi, şu an neler düşündüğümüzü, neler yaptığımızı ve yapacaklarımızı biliyor olmasıdır. Ve haliyle de bizlere düşen şey, O'nun kontrolünde olduğumuzun bilincinde hayatımıza çeki düzen vermektir.[9][10]

Cümle kâinatı insan için yarattığını, insanı da kendisine itaat ve ibadet etmeleri için yarattığını bildiren Mevlâ bu konuda daha çok insanları muhatap alıp zât-ı ilahisi ile insanlar arasındaki irtibatı bildiren mesajlara yer veriyor. Her şeyin ilmini bilen Allah'ın ilminin dışına bir zerrenin dahi çıkamaz olduğu bir gerçektir. O Alîm olan Allah ki, kendini ancak kendi bilir. O Yüce Allah'ın her ismini olduğu gibi Alîm ism-i şerifini de ne anlamaya ne de anlatmaya güç yetirebiliriz. Biz beşer olarak üstelik cahiller olarak idrakten aciziz. Şu var ki; Rabbimize güvenip O'ndan yardım talep ederek yine O'nun dilediği, takdir ettiği kadar –bir nebzecik de olsa- yine O'nun izni ile o Yüce Kurân-ı Kerîm ve esma-i ilâhîden faydalanıp Alîm ism-i şerifinin tecellileri ile ilimden nasibimizi almaya çalışıyoruz. İnşallah, Rabbimizin, bizi bu ism-i şeriflerinden hisseyab edeceğini umuyoruz.

İnsana en elzem olan şey ilimdir. İlim, imandan önce geliyor diyebiliriz. Çünkü insanın inanması için bilmesi gerekir. Önce bilecek ki, sonra bu bilgisinin gerçek olduğunu kalbi tasdik, dili de ikrar etsin. Evet, görülüyor ki, ilim her şeyin önüne geçiyor.

Küfrün ne olduğunu, imanın ne olduğunu, küfrü mucib şeylerin neler olduğunu imanın hangi mevzuları içerdiğini ilimle biliriz. Hayırlar, şerler, güzel vasıflar, çirkin vasıflar nelerdir, bunları kazanma ve kaybetme yolları nelerdir? Velhasıl, insanın dünya ve ukbâsını içine alan tüm meseleler ancak ilimle bilinir. Hak ve hakikat, batıl ve inkâra ait meseleler yine ancak ilimle aydınlığa kavuşur. İnsanın saadetinin de şekâvetinin de neler olduğunu Alîm olan Mevlâ'nın bildirdiği bilgiler neticesinde biliriz. Bir Hak dostu şöyle der: Akılla nakili izdivaç ettireceksin ki; ancak bu surette hasılat bekleyebilirsin.

Evet, akıl bir vadide, nakil bir vadide kaldığı müddet ne akıl ne de nakil ayrı ayrı pek faydalı olmayacaklardır. Akılla nakilin birleşmesi ile Allah'ın Alîm ism-i şerifi tecelli edecek, insan bu yolda gayreti, azmi neticesinde Mevlâ'nın takdir ettiği kadar ilim sahibi olacaktır.




Hayvanatta ise böyle bir yetenek söz konusu değildir, varsa da çok cüzîdir. Madden ve manen ilerlemek ilimle olacağı gibi maddî manevî gerilemenin de ilimsizlikten, cehaletten kaynaklandığı malumdur.




Bu ism-i şerifin en çok tecelli ettiği varlık, her esma-i ilahide olduğu gibi peygamberlerdir. Onlardan sonra âlim-i billah olan, verasetü'l-enbiya olan hakiki alimlerdir. Mevlâ'nın ilim sıfatı hem zahire, hem de batına tecelli ettiği gibi dünyaya ait, ukbâya ait maddî ve manevî her şey Alîm ism-i şerifinin tecellisi ile açıklığa kavuşur..

İnsan, Mevlâ'nın bahşettiği istidadını hangi yolda kullanırsa o yolda ilim sahibi olur. Bazıları vardır, yalnız maddi planında dünyasının tenviri için ilim tahsili ile uğraşmıştır. Mevlâ da o yolda istidatlarını inkişaf ettirip kısmeti kadar bilgi sahibi eylemiştir. Şahit olduğumuz bunca teknolojik gelişme, bunca akıl almaz icatlar, çeşitli cihazlar, ulaşım araçları, haberleşme araçları, elektrik akımı, bununla çalışan çeşit çeşit yeni icat edilen makineler vs. Velhasıl dünyamıza ait dolayısıyla nefsimizin istifadesine sunulan her şey ilimle elde edilmiştir ki; Allah'ın Alîm sıfatının tecellisi ile vasıl olunmuştur. Mevlâ, mümin, kâfir ayırt etmeden kim hangi ilme talip ise ona o ilimden dilediği kadar ihsan etmiştir.

İlim, dünya ve ukba adına en küçükten en büyüğe, en çok yararlı olandan, en çok zararlı olana, damladan deryaya, zerreden kürreye, en gizliden en aşikâr olana kadar her şeyi içine alır. Maneviyatımızın sıhhati ilimle ve dolayısıyla amelle değer kazanır. Meselâ zahirî tıp ilmi ile zahirî hastalıklara vakıf olunduğu gibi, Kurân-ı Azimüşşân'da ve hadis-i şeriflerde bildirilen ilimlerle de kalp marazı denilen hastalıklara vakıf olunur. Bir ayet-i kerimede: “Onların kalplerinde maraz (hastalık) vardır…” (Bakara Sûresi, 10) buyrulup, müteakip ayetlerde kalp marazlarının neler olduğu ve tehlikeleri beyan dilmiştir. Cenâb-ı Hakk, yine Kurân-ı Kerîm'de kurtuluş reçetelerini de sunar ki, hepsine ancak ilim sayesinde vakıf olunur. Nefis tezkiyesi, kalp tasfiyesi ve vasıl-ı illallah olabilmenin yolunun ilimden geçtiği muhakkaktır.

Allah-u Zülcelâl, kullarını bildirdiği şeyleri algılayabilecek istidatta yaratmıştır ve sorumlu kılmıştır. Her kul kendisine düşen sahada maddî manevî bilinmesi gereken şeyleri bilmekle mükelleftir. En azından; dinini ilgilendiren konuda ilmihal bilgisi denilen her Müslümanın muhakkak bilmesi gereken bilgileri bilmelidir. Dünyası ile ilgili de rızkını kazanmaya vesile olan işini en iyi şekilde yapmanın ilmini öğrenmelidir ki; helal kazanç elde edebilsin.




İşte bu mevzuda kula düşen yönü bir taraftan Rabbine “… Rabbim ilmimi artır.” (Taha Sûresi, 114) diye dua ve niyaz etmek, diğer taraftan sebeplere yapışarak cehd ve gayretle ilim talibi olmaktır, biiznillah! Bu çok mühim, adeta hayatının en önemli meselesi olan dünya ve ukba saadetinin anahtarı, hatta her ihtiyacının özü mesabesinde olan ilme yönelmeli ve ilim talibi olmalıdır. Zaten insanın fazileti de ilim sayesinde artar. Mahmud Sami Ramazanoğlu, bu bahsi şu şekilde izah etmiştir: [11]

“Allah Teâlâ Âdem (a.s)'e esmanın küllisini talim etti.” (Bakara Sûresi, 31) Meleklerin "Hz. Âdem'i ve zürriyetini halk etmekteki hikmeti nedir?'" diye sual etmeleri üzerine Vacip Teâlâ Hazretleri, "Sizin bilmediğinizi ben bilirim." (Bakara Sûresi, 30) buyurmuştur. Ve hilkat-i Âdem'deki hikmetin, ilimle mümtaz olmasıyla meleklerden efdâl olması olduğunu beyan buyurdu. Hazret-i Âdem'in kalbine ilham suretiyle esmâ'yı talim buyurdu. Bu ayet-i celile, ilmin cümle faziletlerden efdal olduğuna delalet eder.[12]

Kurân-ı Kerîm'de ilk nazil olan ayet-i celile: “Yaratan Rabbinin adıyla oku” (Alâk Sûresi, 1) emri ile başlıyor ki; ilimsiz hiçbir şey olmayacağını insanın nefsine ait, dünyasına ve ukbasına ait cümle meselelerin ancak ilimle bilinip bulunacağı muhakkaktır. Yine bir ayet-i kerimede: “… De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?...” (Zümer Sûresi, 9) buyruluyor. Resûlullah (s.a.v) de bizleri ilme teşvik ediyor: [11]

Ebû Zer (r.a)'den: “Ya Ebâ Zer! Sabahladıkta Kitâbullah'tan bir ayet öğrenmek sana 100 rekât nafile namaz kılmaktan hayırlıdır. Ve sabaha girip ilimden bir bâb öğrensen sana bin rekât namaz kılmaktan hayırlıdır.”

Abdullah b. Ömer (r.a)'den: “İbadetin efdâlı fıkıh ilmini öğrenmek ve diyanetin efdâlı perhizliktir. Yani haram şeylerden sakınmaktır.” [13]

Muaz (r.a), Hz. Peygamber (sav)'den rivayetle buyurmuştur: “İlim öğrenmekle Bâri Teâlâ'nın azamet ve celâlini bilip havf u haşyet hâsıl olur.”

İlim talebi ibadettir. İlmin müzâkeresi tesbihtir. İlimden bahsetmek cihattır. Ve bilmeyene öğretmek sadakadır. Ve ehline bezl etmek (bol bol saçmak) kurbettir (yakınlık). İlim, helâl ve haramın nişancısı ve ehl-i cennetin yolunun delilidir. İlim haşyette enistir (dost, arkadaş) ve gurbette muhâsib, yoldaştır. Gam ve surûrda delildir. İlim düşman üzerine silahtır ve dostlar yanında ziynettir.[14]

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurur: “Şeytan umum-i şeriyyeyi âlim olan bir zattan korktuğu kadar bin abiden korkmaz.” [15]

Yine buyurur: “İlmullah'dan bir kelimeyi bir racul'ün (adam) dinleyip işitmesi, bir sene nafile ibadetten efdaldir.” [16]

Bir başka hadis-i şerif de şöyledir: “Her şeye vusul için bir yol vardır. Cennetin tariki (yolu) ise ulum-i diniyyedir.” [28]

Her mevzuda olduğu gibi bu mevzuda da Mevlâ, sa'y edip çalışan kulunu asla mahrum etmez, cehalette bırakmaz. Şüphesiz kulun bu konuda ciddiyeti, sa'y u gayreti, ihlâsı nispetinde, O Yüce Mevlâ, Alîm sıfatından hisseyab edecektir ve Alîm isminin ziyasıyla kulunun kalbini, kafasını dolayısıyla da dünya ve ukbasını aydınlatıp o ziya ve nurla hakkı batılı, hayrı şerri, faydalıyı zararlıyı, cennetin ve cehennemin yollarının neler olduğunu, Rabbin rızasının ve kahrının nelerde olduğunu velhasıl dünya ve ukba ihtiyaçlarının tamamını karşılayıp onu huzur ve sükuna kavuşturur. Yeter ki biz, Yüce Rabbimizin fıtratımıza koyup peşinen bahşettiği ve inkişaf etmeye istidatlı yeteneklerimizden en önemlisi olan öğrenme, bilme yeteneğimizi geliştirme mecburiyetinde olduğumuzu unutmayalım. Rabbimiz rızasına vasıl olmanın yollarını ilimle öğretecektir.

Rabbimiz ilmimizi artır ve bize yakîn iman ver! Âmin.[11]

Etimoloji




"İlm" kökü, çeşitli türevleri ve çekimleriyle birlikte Kurân'da en çok kullanılan kelime gruplarından birini teşkil eder. Arapça'da "bir şeyi tam ve kesin bir şekilde bilmek" anlamına gelen "ilim", Kurân'da çok geniş ve kapsamlı bir sıfat olarak Allah'a izâfe edilmiştir.[17]

Bu ilâhî nitelik, O'nun diğer sıfatlarına işaret eden çeşitli kelimelerde de terkip edilmek sûretiyle bu sıfatın çok yaygın bir alanı kuşattığı vurgulanmıştır. Kurân'ın ifâdelerine göre göklerin enginliğinde, yeryüzünün uçsuz-bucaksız köşelerinde bulunan, insanlar için ulaşılmaz ve bilmezlikten başka bir şey ifâde etmeyen bütün hususlar, karada ve denizde olup biten her şey, yerde ve gökte söylenen her söz, insanın içinde bulunduğu her durum, yaptığı her iş, okuduğu her şey, dile getirilen veya getirilmeyen her düşünce, kalplerde gizlenen her sır, gönüllerin özü, gözlerin her bakışı, tamamıyla ilm-i ilâhînin kapsamı içindedir. Kurân, ilâhî ilmin kapsamının sonsuzluğunu gösteren bu tür örneklerle doludur.[18]

"İlm" kökünden mübâlağa sıfatı olan "alîm", "her şeyi hakkıyla bilen" demektir. Allah-u Teâlâ'ya nispet edildiğinde ise "zaman ve mekân kaydı olmaksızın, büyük-küçük, gizli-âşikâr, her şeyi, her hâdiseyi hakkıyla bilen" manâsına gelmektedir.[19]

"Alîm" ismi, Kurân-ı Kerîm'de 153 yerde Allah'a nispet edilmiş ve daha çok Esmâ'ül-Hüsnâ'dan diğer bir isimle birlikte kullanılmıştır. Yanında başka bir isim bulunmadan kullanıldığı takdirde, bir çeşit fiil fonksiyonu icrâ ederek mef'ul de almıştır. Bu durumda genellikle "Allah, her şeyi bilendir." (bi-külli şey'in alîm) klişesiyle kullanılmıştır. Aynı tür kullanımın başka örneklerinde "Allah, kalplerinizdekini en iyi bilendir." anlamındaki (alimun bi-zâti-s-sudûr) şekliyle de çok sık karşılaşılmaktadır. Bu ismin Kurân'daki yalın kullanımlarında "Allah, yaptıklarınızı, müttakîleri, zâlimleri, müfsitleri hakkıyla bilendir." şeklindeki ifâdelerle ilâhî ilmin ilişkili bulunduğu bütün alanlara atıflarda bulunulduğu, böylece de konunun daha somut hâle getirildiği görülmektedir.[1]

Yüce Allah'ın "el-Alîm" ismi, Esmâ'ül-Hüsnâ'dan "hakîm", "semî", "vâsi", "azîz", "habîr", "halîm", "şâkir", "kadîr", "hallâk" ve "fettâh" gibi cemâl ve celâl ifâde eden isimlerle çeşitli terkipler oluşturarak kullanılmıştır.[20]

Meşhûr Esmâ'ül-Hüsnâ hadisinde yer almamakla beraber, "ilm" kökünden türemiş üç sıfat daha vardır: "âlim", "allâm" ve "a'lem".[19]




El-Alîm İsm-i Şerîfinin Faziletleri ve Havassı





Günde 150 kere ilim zenginliği için okunur.

"Ya Alîm" zikrine devam eden, gizli sırlara vakıf olur. Her şey, ona beyan olur. Okuyanın ilmi artar, hikmetli konuşur ve yüce makamlara erişir.

"El Alîm" ismini yazıp suda silip içenin anlayışı ve zekası artar.[21]

"El-Alîm" ismi şerîfini söylemeye devâm edene mânevî sırlar açılır hikmet ve mârifete kavuşur.[22]

[23]"El-Alîm" ism-i şerîfine devam edenlerin ilimleri artar; Mağbud'unu hakkı ile bilir.

"Yâ Allâmel ğuyûb" virdine devam edenler, gayb erenleri ile konuşurlar.

"Yâ âlimel gaybi veş-şehâdeh" diye namazlarının sonunda 100'er defa okuyanların kalp gözleri açılır.

"Yâ allâmel guyûbi fe lâ şey e yefûtuhû min ılmihi ve lâ yeûdüh" diye bu esmâyı okumaya devam edenlerin unutkanlıkları gider, hıfzetme güçleri artar.

Her kim "Yâ Allâmel Guyûb" diye kendinden geçinceye kadar zikrederse; rûhu, maverâlara yükselir, sır perdesi aralanır. Namazların akâbinde (sonunda) 100'er defa okunursa; kişi, göremediği bâzı şeyleri görmeye muvaffak olur.

Bu ismin adedi, 150'dir. Mezkûr adedi okumayı âdet edinenler, ilim tahsilinde kavrama gücü elde ederler.

Kim sabah ve akşamları "Bismillâhillezî lâ yedurru measmihî şey'ün fil ardi ve lâ fis-semâ' ve hüves-semîul alîm." diye 3'er kez okusa, bütün belâ ve musîbetlerden Allah'ın izni ile korunur.

Bu ism-i şerîfi vird edinenlerin kalbi rûşen olup bâtınında çeşitli nurlar zâhir olur.[24]

Bu ism-i şerîfe devam eden kimseyi Cenâb-ı Zülcelâl Hazretleri, dekâik-i umûra ve hafâyâ-yı esrâra, anlaşılması güç, gizli-kapalı sırlara vâkıf ve muttalî kılar. Biiznillâhi teâlâ, her şey, ona açık seçik ve ayan-beyân olur.[25]

Bu adı devamlı ananlar, Hak Teâla'nın her türlü yardımını görürler. Bunlar, dünya âfetlerinden, belâ ve musîbetlerinden uzak kalırlar. Ayrıca bilmedikleri şeyleri de yine Allah'ın inâyetiyle çabuk ve kolayca öğrenirler. Konuşmalarında mantık ve hikmet sahibi olurlar.[26]

Müşteri yıldızı satinde iken aşağıdaki vefki şerîf, altın veya gümüş bir levha üzerine nakış edilerek başında veya göğsünde taşıyan ve her namazdan sonra 150 kez "Yâ Alîm" ism-i şerîfinin zikrini vird edinen kimseye Cenâb-ı Hakk, dünyevî ve uhrevî ilim kapılarını açar. Bir çok gizli esrâra vâkıf eder. Bu vefki şerîf, temiz porselen bir tabağa ya da yeni kalaylanmış bakır bir sahana 7 gün boyunca sabahları yazılıp Zemzem veya yağmur suyu ile silinerek içilirse, hafızayı kuvvetlendirir.[27]

El-Muğni Celilinin Fazileti...

EL-MUĞNİ: Dilediğine zenginlik veren.”

“Has kullarını, istiğna kemâline erdiren.”

10 Cuma gecesi 10.000 kere okuyan tez zamanda zengin olur

Ya Hafıyz İsmin Esrarı...

Ya Hafiyz ismi celilesini hergün vird edinen kişiyi Allah hertürlü kötülüklerden korur.Bu ismin hizmetçisinin adı Taşyaiyl aleyhisselamdır.Hergün okunursa bu ismin hadimi gelerek dilek ve hacetinin yerine getirilmesinde yardımda bulunur.

Kaynak,esmaül hüsna şerhi,pamuk yayınları.

El-latif Ism-i Celilinin Duasi...

Bu ismi şerifin duası şiddet. keder.gam hususunda çok etkilidir. Bu duayı okumaya
devam eden kimse, şiddete, belaya ve musibete uğramaz.Zor bir durumda kalıp da ondan kurtulmak hususunda zorlanan, ve düştüğü felaketten kurtulmak imkan ve ihtimali görmeyip, üzülen kimse,bu mubarek ismin duasını okumaya başlasa ALLAHIN izni ile o felaket ve şiddetten kurtulur. Ona her zorluk kolaylaşır özellikle fakirlik geçim sıkıntısından kurtulmak isteyenler bu duayı okumalıdırlar.

Ya latıyfü entellezi teltıfü biıbadike ve tusılühüm ila envaın niamı ve terfükı biehlil hıcabi fetuhrecühüm min ğavailin nikami ve terhamü min ilticai ileyke birahmetikel amiymete ve teczibehü ilel envari minez zulmi ta'lemu hafiyyatil eşyai ve dekaikıha ve tecudü biıhsanike ala ibadike bienvail berri ve keşfi dekaikıha. Es'elüke Allahümme bilatıfi lutfike ve feyzi fazlike ve dürreti bahri cudike ve kuvveti sultani askerike ve cünudike en tec'aleni nazıyfen fil'akvali vel'ef'ali refiykan filhali velmali verzuknı min bereketi lutfike hazzan vafiren ve e'ınni ala kabuli asari fadlike vec'al li minhü hasemen vafiren zahıren ve eyyedenı bitedbiyrike lienale min bahri cudike feyzan zahiren inneke enter rahıymü ya latıyfü edrikni bilutfikel hafiyyi.

Zor Bir İşe Kalkıştığında...

Zor bir işle karşılaşan

"Yâ Bedi" ismini "Yâ bedîü's-semâvati ve'l-arz" şeklinde okusa Allahü teala hazretleri onun o zor işini halleder.
Bir kimsenin önemli ve mühim bir işi olursa onun hallini bilemezse akşam ve yatsı namazı arasında "Yâ Reşîd" ismini 1000 kere okursa o işinin görülmesi kendisine kolay ve onun içi aydınlık olur.

kynak:Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) M. Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001

Esma Terkibi...

Esma-yı Hüsna...



Esma-yı hüsna Yaratıcının zatını ve sıfatlarını belirten çeşitli kutsi kelimelerdir. Kutsal kaynaklarda geçen esmaların toplamı doksan dokuzdur. Bu adların dışında da Allah'ın binbir adı olduğunu söyleyen keşif ehli evliyalar olmuş. Esma-yı hüsna Allah'ın vahiy ve ilham yoluyla nebilere ve has zümrelere bildirdiği zat ve sıfat adları olarak da görülebilir.




Esma-yı Hüsnaların Vazifeleri Ruhanileri Var...



Esma-yı hüsnanın Allah tarafından"görevlendirilimiş" ruhanileri var. Bunlar cinniler, melekler taifesinden de olabilmektedir. Esma-yı hüsnadan herhangi biriyle yoğun olarak Allahı zikredenlere o esmanın görevlileri olan ruhaniler yardıma gelirler. Bunlar cinniler, melekler taifesinden de olabilirler. Hiçbir esma-yı hüsna yok ki onun görevli ruhanileri olmamış olsun. Bu Kuran-ı Kerim ayetleri ve süreleri için de geçerlidir.




Ruhaniler Esma-yı Hüsnalarla Dönüşürler...



Ruhaniler esma-yı hüsnanın sırrına mazhardırlar. Kendi yaşam kanunlarında Allah'ın dilediği sınırlar çerçevesine çıkmadan değişip dönüşebilmeye ruhanilerin selahiyetleri var. Kendi hayat kanunlarının dışına çıkmak için kullandıkları çeşitli kelimelerle şekilden şekile girebilirler. Bunun için de çok ağır bir bedel öderler. Değişip dönüşümün kanun dairesini zorladıklarında bu onların sonu olur. İnsan, kuş, kelebek, böcek, yılan, örümcek, kedi, keçi vb. hayvanların şekline girebilirler. Genellikle hiç beyazı olmayan kedi ve köpek; şeytani cinnilerin görselliği, tecellisi olarak kabul edilir.




Ruhaniler Elde Edilebilir...



Sufizm yolundaki velilerin, evliyaların emrinde bulunan ruhaniler vardır. Allah, ihlasla kendini anan sufilerden çoğuna armağan olarak ruhaniler verir. Kimileri bunların farkında olur kimileri olmaz. Ruhanilerden birini elde edenler sonsuz sevinç içinde kalırlar. Elde edilen ruhaniler dünya ve ahirette yardımcı olurlar. Kur'anda ve esma-yı hüsnanın sır bahçelerinde onları elde etme, onlardan yararlanma yolu açık bırakılmış. Esma-yı hüsnalardan usulünce yararlanırsa ruhanilerle iç içe olunabilinir. Hatta onlar istihbaratta, tıpta, iletişimde ve benzeri sahalarda kullanılabilir.




Biat Almadan, İzinsizce Esmayla Riyazet Yapmak Tehlikelidir...



Sufizm okullarından selahiyetli bir gavsın ya da insan-ı kamilin elinden biat almadan esma-yı hüsnayı çalışanlar kendi başlarına riyazet yapıp ruhani alemleri fethi amaçlayanlar cinni şeytanların ağına düşerler. Onlara yem olurlar. Sufizm yoluna girerek biat almayanlara esma-yı hüsnanın ruhanileri de asla gelmez. O yollara girmeden velayet elde etmek tehlikeli sonuçlar doğurur. Biatsız esma-yı hüsna çalışanların, kendi başlarına riyazetler yapanların çoğu ya yoldan saparlar ya da cine şeytana maskara olan zavallı birer medyum olurlar. Esma-yı hüsnayla rizazet yapmak için selahiyetli birinden icazet almak gerekir, aksi halde çok tehlikeli sonuçlar ortaya çıkabilir.



Haftanın Günlerine Bakan Vazifeli Ruhaniler Var...




Sufizm yolunun havassına mazhar kimi evliyalar vardır: Ahmed Ziyaüddin Gümüşanevi, Muyyiddin İbn-i Arabi, İmam Ahmet Bin Ali El-Buni Hazretleri, İmam Yafii gibi... Bunlar, haftanın günlerine bakan ruhanilerin varlığına işaret etmişler, onların çağrı dualarını ve sırlarını açıklamışlardır. İmam Yafii Hazretleri yedi günün ruhani vazifelilerinin adlarını o günün esmasını ve harfini vererek büyük sırra dikkat çeker. Bu yedi harften herbiri haftanın bir gününe denktir. Pazartesinin harfi "şın" dır. O günün esma-yı hüsnası "Şakir" adıdır. Pazartesinin ruhani vazifelisinin adı "Cebrail Aleyhisselam"dır.Salı gününün harfi "ze"dir. Esma-yı hüsnası "Zekiyyu"dur. Ruhanisinin adı "Semsemail Aleyhisselam"dır. Çarşambanın harfi "zı"dır. Esması "Zahir"dir. Ruhanisi "Mikail Aleyhisselam"dır. Perşembe gününün harfi "se"dir. Esması "Sabit"tir. Ruhanisi "Sarfiyail Aleyhisselam"dır. Cuma gününün harfi "cim"dir. Esması "Cebbar"dır. Ruhanisi "Anyail Aleyhisselam"dır. Cumartesinin harfi "fe"dir. Esması "Fatır"dır. Diğer günlerdeki butün ruhaniler bu güne tasarruf ederler, özel bir ruhani adı yoktur. Pazar gününün harfi "hı"dır. Bu günün özel bir duası vardır. Ruhanisi "Rukıyail Aleyhisselam"dır. Haftanın yedi günü için öngörülen harflerin yedi adet olması, bu harflerin Fatiha Süresinde geçmemesi ism-i azamın yedi sayısının sırrını kapsaması ve belirtilen yedi harfin tamamının En,am Suresinde geçmesi oldukça düşündürücüdür...




Esma-yı Hüsnayı Çalışma Yolları...



Esma-yı hüsnayı çalışmanın çok değişik yolları vardır. En büyük sır da esma-yı hüsnanın ebcet sayısınca anılmasındadır. Bir başka yol da esma-yı hüsnanın ebced sayı değerini kendisiyle çarpıp çıkan sonuç kadar onu anmaktır; bu durum ism-i azam gibi bir şeydir ve bunda çok büyük bir sır vardır. Asıl sır buradadır. Sözgelimi "Allah" esmasının ebcetsel sayı değeri altmış altıdır. Altmış altıyı kendisiyle çarparsak dört bin üçyüz elli altı rakamına ulaşırız. İşte Allah esmasını bu sayı kadar anmakta çok azemetli sırlar vardır. Bu sayıların esma-yı hüsnaya müvekkel olan ruhaniyi yaklaştırma gibi esrarları vardır. Sufizm yollarına biat eden müritler özellikle mürşitlerin önerdiği virtleri yaparak seyr-i süluk ederler. Dilerlerse hoşlarına giden herhangi bir esmayı şefaatçi ve vasıta kılarak amaçları için çalışabilirler. Sufizm yoluna biat eden kimseler esma-yı hüsnadan dilediklerini çalışmaya ruhsatlı sayılırlar; çünkü onlar esma yoluna bağlanmış has bir zümredirler. Esma-yı hüsna çalışılırken abdestli olunmalıdır. İlk önce gözler kapatılmalı yavaş yavaş vucut gevşetilerek yoğunlaşılmalıdır. Tamamen düşüncelerden arınıp kendini yok olmuş bilerek hatta evreni de yok bilerek çalışılan esma seri bir şekilde okuyanları amaçlarına ulaştırır. Esma, güneşe benzeyen bir nur gibi düşünülüp o ışık altında kalındığı fikredilerek çalışılmalıdır. Yoğunlaşmayı başaranlar korkunç bir zafer kazanırlar. Esmaların bütün yararlarına çok seri bir şekilde ulaşırlar. Esmaları böyle çalışmak gerekir. Gaflet ve vesvese içinde yapılan zikrin sevaptan başka bir yararı yoktur.



Her esma ebcetsel sayı değeriyle şifrelenmiştir. Bu sayılarda mucize sırlar vardır. Ebcetsel sayı değeriyle verilen herhangi bir esmayı, tekrar aynı sayıyla çarpıp çıkan sayı değerince eksik fazla olmadan anmakta, söylemede ism-i azam sırları vardır.Bu sayı bereketiyle ruhani alemlerin kapıları açılır ve esmanın sırları ortaya çıkar. Nasıl ki bir anahtarın küçük bir dişlisi olmadan kapılar açılmıyorsa bunun gibi esmayı belli bir sayı düzeninde çalışmamak da aynı sonucu doğurur. Yıllar geçse de hiçbir sır açığa çıkmaz. Her esma sayısal bir mucizedir, gayp kapılarının kildidir. Kapalı kapıların açılması için de esmanın ebcetsel sayısal değer çok önemlidir.




Esma Fıtrata, Aamaca Uygun Olmalıdır...



Her insan esmaya mazhar yaratılmıştır. Nasil ki parmak izleri ve yüz ayrı ayrıysa aynen öyle de her insanın yaratılışında esma faklılığı vardır. Kimi Rahman, kimi Vedüd, kimi Muhyi ,kimi de Celil fıtratlıdır. İnsanların anlaşmazlıklarının temelinde de esma farklılığı vardır. Çalışılan esma amaca uygun olmayınca beklenen yararlara ulaşılmaz. Sözgelimi bir insan düşünün vesvese onun kaderi olmuş adeta... Hergün vesveseden ölüyor. Bu insan, "Ya Rauf" çalışırsa ne olur? Amacına ulaşmamış olur. Çünkü Rauf esmasının vesveseyi izaleye dahli yoktur. Esma-yı hüsnanın her biri ayrı ayrı tecelliye sahiptir. Bir tecelli diğerine karışmaz. Vesveseden helak olanların çalışması gerekli olan esma "Ya Kuddüs" dür. Çünkü bu esma vesveseyi yakıp yok eden her türlü kiri pası temizleyen bir tecelliye sahiptir. Yine bir insan düşünün nereye gitse ne yapsa hep hakarete maruz kalmaktadır. Evde, sokakta, işte hep aşağılanmaktadır. Bu insan "Ya Hayy" çalışmaya başlarsa ne olur? Amacına uygun bir esma seçmiş olmaz. Yine, her yerde horlanıp durur. Oysa böyle biri "Ya Aziz" esmasını çalışsa bunu da ebcetsel sayı çarpımıyla yapsa kırk gün geçmeden izzetli, el üzerinde tutulan biri haline gelir. Bu, doğru çektiği esmanın tecellisi neticesinde açığa çıkan bir şeydir. Sufilerin seyr-i sülukta başarısız olmalarının temelinde de fıtratlarına uygun esmayı çalışmamaları yatar. Sözgelimi bir sufinin yaratılış fıtratı; atak, girişimci, tuttuğunu koparan dışa dönük olsun. Bu sufi "Ya Halim" çalışırsa fıtratına aykırı bir esma seçmiş olur. Bu sufi "Ya Seri'u" çekse seri bir şekilde yol alır. Hayret edilecek sonuçlar ortaya çıkar. Her gıda her insana yaramadığı gibi, her esma da herkese yaramaz. Esmaların hepsi şifalı ilaçlara benzerler. Ama insan kendi hastalığına uygun ilaç alıp doğru esmayı çekebilmelidir... Aksi halde beklenen yararlara ulaşılamaz. Eğer sizin düşmanlarınız çoksa ,her gün birileri size sataşıp duruyorsa yüz milyon defa "Ya Rezzak" çekseniz ne olur? Hiçbir şey... Çünkü bu esma, düşmanlara karşı bir tecelli açığa çıkarmaz. Sadece helal rızk getirir, hepsi bu... Ama "Ya Muntakim" diye zikrederseniz daha bir kaç hafta geçmeden düşmanlarınızın herbiri müthiş bir felakete düşüp sille yer. Bunu da "Muntakim" esmasının tecellisi yapar. İnsan ihtiyaç sahibidir ve hastadır. Esmaların hepsi de birer şifalı ilaçtır. Bir insan gereksinimine göre değişik değişik esmalar çalışabilir. Özellikle Sufizm yollarına biat edenler özgüven içinde diledikleri esmaları çalışabilirler. Bu, onlara verilmiş birer icazettir, ruhsattır. Bunu, çok iyi anlamak lazım... Hiçbir insan yok ki Kur'anda kendine bakan bir süre ayet olmasın; hiçbir insan yok ki esma-yı hüsnadan kendine bakan bir esma olmasın... Bir insan kendi yaratılış fıtratına uygun düşen esmayla çalışmazsa yıllar geçse de hiçbir ilerleme sağlayamaz. Kul samimi olursa Allah bunu gönlüne ilham eder... Kalbi dinlemek kadar güzel bir şey yoktur. Kalp Allahı yansıtan bir ayna... Kalp ilahi sırra açılan bir pencere...





Esma-yı Hüsnaları Çalışma Zaman Dilimi..




Esma-yı hüsnayı hangi amaç için çalıştığımıza bağlı olarak zamansal sınır da değişir. Sözgelimi Sufizm yoluna bağlı biriyseniz mürşidinizin size tarif ettiği dersi ölene kadar yapmalısınız. Ama özel amaçlar içinse, sevgi, ilim, rızk, başarı, hastalık, sihir, düşmanlıklar, rüya, yakaza ve benzeri 7,14,21,40 günle 150 gün arasında bu çalışmalar değişebilir. Yani yedi günle altı aylık zaman dilimi arasında bu esmalar zikredilebilir. Bu çalışma amaca ulaşıncaya kadar da sürdürülür... En etkilisi de esma-yı ilahinin ebcetsel sayı değeriyle esmayı zikretmektir. Sözgelimi "Hayy" esmasının ebcetsel sayı değeri 18'dir. Bu esmayla özel bir dua planlanıyorsa 18 gün buna devam etmelidir. Yine "Ya Basıt" esmasının ebcetsel sayı değeri 72'dir. Yetmiş iki gün boyunca bu sayıda esmayı anmak ruhu sevinçlere boğar. Sırlar açığa çıkar. Böyle bir usul de vardır. İnsanlar, birbakıma esmanın ışınlarına aşık olarak yaratılmışlardır. Bir insan hangi esmaya aşık oluyorsa, ona büyüleniyorsa kalbinde onun sıcaklığından esin varsa o esmayı seçmelidir. Dilerse bir halife bunun tersini söylesin... Bunda büyük bir bereket ve sır vardır. Kalbin sevmediği, aşık olmadığı esma yol aldırmaz sadece sevap getirir... Ya aşık olunan esmalar öyle mi? Onlar ruhumuzu aşkla ışınlayacak bir nurdur. Ruh, esmanın aşkıyla, ondan aldığı ışınla büyür ve gelişir. Ruh gereksinim duyduğu esmaları çok iyi tanır. Ona karşı gizliden bir aşk yönelimi sergiler. Ruhun sevgilisi ve aşkı olan esmayı; ledüne sahip olan kimi veliler bilip söyleyebilirler. Bu çoğunlukla olası olmadığına göre en doğrusu Allah'a yakarıp dua ederek kendine yararlı olacak ve mürşitlik edecek esma-yı hüsnayı Ondan istemektir. Bir hafta kadar samimi kalple dua edildiğinde Allah'ın esma-yı hüsnaları sırasıyla yavaş yavaş okunmaya başlanır. Ruh, kimi esmalar okunurken aşktan çıldırır, onu ister... İşte o esma mühim bir mürşit olabilir ve çalışan hakkında ism-i azam hükmüne geçebilir. Gelinen konaklara göre de bu esma aşkı zaman içinde başka başka esmalara kayabilir. Bu da çok doğal sayılmalıdır. Bir sufinin "Rahman" esmasına aşıkken bir zaman sonra "Fettah"a aşık olması bereketli bir şeydir... Esmaları sevmede ruhun gereksinimi, ilahi esin yelleri, yaratılış sırrı çok önemlidir. Esma çalışmadan yana hiç kimse bir esmayı çalışmaya karşı sık boğaz edilmemelidir. Severek yapılan her şey güzeldir...

Astroloji ve Esma Terkipleri...

Anne karnında iken ve doğduğumuz an ve yere göre çıkan beyin haritamızda (horoskop) bizim yaşam boyunca seyir halindeki gezegenlerden hangi yaşam alanımıza(evler) hanği türden enerjileri alacağımızı anlatan ilim dalıdır.Beynin bir bölümünün proglamlandığı bu harita bizim kimlik karakter ve yeteneklerimizi ve yaşamdaki duruşumuzu belirler.Beynin kullanmadığımız henüz programlanmamış bölümünü de kişisel gelişimizle veya ESMA'ÜL HÜSNA ları belli sayıda ve ritimde zikrederek atıl durumdaki nöronları mana istikametinde programlayıp devreye sokabiliriz.Bunu haritamızdaki gezegenleri ve açıları yayılımı hesaplayarak bulabilir,yaşamımızı daha olumlu geliştirebiliriz.
Burcumuzun yaşamımıza kolaylık veren, kişisel gelişmemize destek verecek esmalarını çekerek o tür etkileri güçlendiririz.
Bunları bize yakın aynı elementten burçların esmaların destekleyici etkisi ile dengeleyebiliriz.
Her esmanın sayı adedince çekilimi ‘zikir edilmesi’30 derecelik açı etkisi yapar. Horoskoptaki sert açılarla yaşamımızda manayı sert yaşayacağımız konuları bu açı açılımları ile dengeleyebiliriz.
Kendini batın halinden zahir haline geçmek isteyince o ilk bakışla alemde kendini yansıttı. İsim ve sıfatlarını tüm kainata yaydı.Her yaratılan belli sayıda esma ile programlanıp yaratılırken bir tek Adem oğlu, doğuşta tam program olarak (99 ismin manasını taşıyan İnsanı Kamil ,Halifetullah ,Ahseni Takvim,Berzahi cami) doğmuştur.Doğum anındaki gökyüzündeki gezegenlerin konumuna göre ilk açılımı yapar.Her biri bir ismi sıfatın manasını alemlere yaymakla görevli olan burçlar bu manaları enerji yayımları olarak yayımlar.Beyin açılımları(horoskoptaki açıları ve burç gezegen konumlarına göre) bu yayınları alır.Bunu huy,mizaç yetenek olarak yaşamda kullanır.Tam programı ortaya çıkarana kadar (kuvveden fiile) yaşam yolunda yürür.Tekamül dediğimiz bu yolda yardımcı çalışmalardan biride ESMA TERKİBLERİNİ usul ve yöntemince çekmektir.Çok geniş açılımı olan bu konuyu televizyon programımda her yıl tafsilatlı olarak vermekteyim.burada kısa olarak burçların ESMALARINI ve sayılarını izleyici istekleri üzerine veriyorum.Konuyu Tam olarak yazmak mümkün değildir.İlgilenenlerin yayınlanan programımızı izleyip konu hakkında bilgi almalarını tavsiye ederim.Yedi yıldır uygulayan izleyicilerimiz olumlu sonuçlarını ifade etmektedirler.Her burçta ağırlıklı olan isimlerden bazı örnekler:

burçlarınızdaki baskın esmaları ya da aynı gezegenin yönettiği bir başka burcun esmalarını okuyabilirsiniz bu daha uyumlu olur..

Yay-Balık gibi
Koç-Akrep gibi ya da Boğa - Terazi gibi bu burçların yönetici gezegenleri aynıdır..

KOÇ: El Cabbar,El Muktedir,El Aziz,El Evvel,El Vahid,El Celal,El Metin

BOĞA: El Hasip,El Metin, El Hafid, El Berr, El Ganiyy, El Hak

İKİZLER :EsSemi, El Halık ,EL Bais ,El Fettah ,El Kayyum ;El Muzil,El Hay

YENGEÇ: El Batın, El Rauf ,Eş Şekür ,El Reşid ,El Mumit, Er Rahim ,El Veli

ASLAN: El Hay ,El Evvel ,El Baki ,Es Selam ,El Hakem ,El Mütekebbir, El azim ,

BAŞAK: El Basir ,El Muhsi, El Muhsi ,El Muksit, ElMelik ,El Hak ,El Vekil ,El Kayyum

TERAZİ: El Musavvir ,El Vedud ,El Mumin ,El Vehhab ,El Cami, El Adl, El Latif, El Halim

AKREP: El Kahhar, El Muktedir, El Mumit, El Müteali, El Bais, El Hasib, El Habir

YAY: El Kerim,El Ganiy,El Rezzak, El Mukaddim, El Gafur, El Vali, El Muntakim,

OĞLAK: ED Darr, El Mani, El Kabıd, El Muahhir, El Hadi, Es Sabur, El Rakib, El Macid

KOVA: El Latif, El Alim, El Kudüs, El Hafid, El Hakim, El Murid, El Zahir,


BALIK: El Habir, El Afuv, El Batın, En Nafi, Er Rauf, El Vacid,El Musavvir

Haftanin Hergününe Mahsus Okunacak Esmalar...

Pazar günü : 174 kere ya Hayyü ya Kayyum

Pazartesi Günü : 1095 kere ya Zelcelali vel ikram.

Salı Günü : 556 kere ya Rahmanü ya Rahim (özellikle bu zikir ismi İbrahim olanlar için çok faydalıdır) .

Çarşamba Günü : 311 kere ya Kuddüs ya Mennan.

Perşembe Günü : 2006 kere ya Evvelü ya Ahirü ya Zahirü ya Batın.

Cuma Günü : 77 kere ya Huu ya Allah.

Cumartesi Günü : 127 kere ya Ezeliyyül Ezeli esmaları okunur.

Rahîm İsm-i Şerif'inin Duası ve sırrı...

Def’-i bela (belaları gidermek, yok etmek) İçin bir itikad ve hulus-i kalb ile 7 gün sabah namazından evvel kıbleye karşı oturup bu dua-i şerif ile Cenab-ı Vacibü’l Vücud Hazretlerine arz-ı niyaz eder, istid’a ve istirhamda bulunan kimse biiznillahi teala her türlü beladan emin ve mahfuz olur.Duayı okurken başta Besmele ile 21 defa (Ya Rahiym) deyip sonra duayı okumaya devam etmek lazımdır.

Dua budur:

Bismillahirrahmanirrahiym
Ya rahıymü Ente rahımül ekvani ve entes sultanü fi külli yevmin hüve fi şe’nin ve entel müfiydu biinayetike ala ehliddünya vel’ahıreti ve enten nasıyrü binusretikel ehadiyyeti limen teehhele ilezzehabi ileyke fil’ukba vessahireti ve enter rahıymür raufüd deyyanü zülkuvveti vel’imtinani zülkuvvetil ğalibeti velkudretil kaahireti yessirükel hafiyyil münbesıtu filberri velbahri Ve biınayetikes sariyeti fi esraril cehri ve bima evdiatihi minel eltafil alihiyeti finnasri veddehri ve bima hassasat bihi evliyaike min fününil hukmi ve meanil asvati ve bima evdiatihi min füsulil evkaati en tahlisani min te’siri ğavailişşeytani vasrif kariynehü ve kıni şedaidi hıcabihi ve min bestı kelimetihi ve telkıynihi ve en tüdrikni birahmetin ezeliyyetin min vahdetike müeddiyeten ila cennetike kamileten fi zatiha halisaten bifı’liha ammeten bizatiha ve vücudihellezi yenzilü minhet tevhıydü bihasaisıt tahmiyde vettemciydi ya zerrahmetil vasiati alelkuva vezzaıyfü es’elüke bikülli ismin hüve leke semmeyte bihi nefsike ev enzelde fi kitabike ev allemtehü liehadin min halkıke eviste’serte bihi fi ılmül ğaybi ındeke en tedfe’a annil belaya ve en tuhrice fi vücudil mebsutati men daireti hüve hüve filbe’sai veddarrai ve entel müteneffisü bilmenhıl esna ya rabbel alemiyne.

Ya Selam İsmi Şerifenin Faydası..

Ya selam ismini vird edinen kişiye (655 kere) her gün okunması dahilinde ,okuyan kişiye hiç kimse zarar veremez.Şayet yaparda kendi alethine döner...

El_cami' İsmi Şerifinin Havası...

Kim akrabalarından çeşitli yerlere dağılmışlarsa, Allah'ın bu ismini kuşluk vakti 10 defa okusun ve her bir okumada bir parmağını kapatsın (yani avuç içine parmaklarını yumacaksın) sonunda kapalı parmaklarını ağızına sürsün onlar toplanacaklardır.

Ya Celil...

 Ya Celil ismi şerifinin arapçasını yazıp suyun içine atıp yutarsa ve hep zikrederse Allah'ın sevgili kullarından biri olurmuş

Celil : Ululuk, azamet ve büyüklük sahibi, emir ve yasak koyma hakkına sahip
Celil ismi, Kur'an'da bu şekliyle değil, Zü'l-celâli ve'l-ikram olarak Rahman suresinde iki yerde geçer.
Celalet ve ululuk ancak Allah'a mahsustur. Her yerde, her zaman hazır ve nazır olan Allah'ın ilmi her şeyi kuşatır.
Her büyük O'nun büyüklüğünün yanında hiç bir anlam ifade etmez.
Allah'ı diğer insanlardan daha fazla tanıyan ariflerin pek çoğu bu isimlerle O'nu dua etmeyi tercih ederler.
">Bir müslüman ihlasla, inanarak ve yaşayarak "Yâ Celil" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse, onun tecellisine, eserlerine nail olur. Saygı görür. ahlakı güzelleşir. Zalimlerden kurtulur. Maddi ve manevi güce kavuşur. (1) Bu ismi bilmenin faydası
Allah'ın sana iyilik ve bağışta bulunup nimetler verdiği gibi sen de, başkalarına iyililik yap ve bağışta bulun. İnsanların yaptıkları hataları bağışla. Kötülükleri terk etmeyenleri güzelce terk et, kötülükleririni iyilikle başından sav. Seninle ilşikisini kesenle sen ilişkini kesme. Sana vermeyene sen vermeye devam et. Sana haksızlık edeni affet. Seni kötüleyen ve sana sövene karşılık verme, sabret. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi sen de başklarına iyilik yap ve sana kötülük edene iyilikle davran. (2)

Es Samed Ismi şerifinin Duasi Ve Hikmeti...

YA SAMED ismi şerifinin duasını sıkıntılı zamanlarda gam keder zaruret anında okuyan kimseye cenabu hak selamet refah ve sürur ihsan buyurur..

bu duayı hergün okuyan kimse ömür boyunca açlık elemine düşmek açlık çekmez...

DUAYI ŞERİFE.
BİSMİLLAHİRRAHMANIRRAHİM:

ya samedu entellezi yasmedü ileyke filhavayici valemülteci ileyke filkürbi veşşedaidi ve entellezi tu'tıy ve temme'u min fadlike avaidel avaidi es'elüke bistıgnaike an halkike veftikaarihim ileyke en tec'aleni bi maksadil ıbadi filmuhimmati ve en tecri ala lisan ve yedeyi kazahe.el hacati ve ta'sımni minel mubikaati inneke ente deliylül hayrati

Esma'ül Hüsna Ayetleri...

ESMA-ÜL HÜSNA ÂYETLERİ

(İlgili esmalar çekilmeden önce aşağıdaki âyet okunur.)

EÛZUBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

5/MAİDE-97: Cealallâhul ka’betel beytel harâme kıyâmen lin nâsi veş şehral harâme vel hedye vel kalâid(kalâide), zâlike li ta’lemû ennellâhe ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı ve ennallâhe bikulli şey’in alîm(alîmun).

El Masîr - El Mugnî - Es Sabûr - El Vedûd

19/MERYEM-19, 20: Kâle innemâ ene resûlu rabbiki li ehebe leki gulâmen zekiyyâ(zekiyyen) kâlet ennâ yekûnu lî gulâmun ve lem yemsesnî beşerun ve lem eku bagıyyâ(bagıyyen).

El Vehhâb - Es Semîu

21/ENBİYA-32, 33: Ve cealnes semâe sakfen mahfûzâ(mahfûzen), ve hum an âyâtihâ mu’ridûn(mu’ridûne) ve huvellezî halakal leyle ven nehâre veş şemse vel kamer(kamere), kullun fî felekin yesbehûn(yesbehûne).

El Fettâh - El Muhyî

33/AHZAB-27, 28, 29: Ve evresekum ardahum ve diyârehum ve emvâlehum ve ardan lem tetauhâ, ve kânallâhu alâ kulli şey’in kadîrâ(kadîran) yâ eyyuhen nebiyyu kul li ezvâcike in kuntunne turidnel hayâted dunyâ ve ziynetehâ fe teâleyne umetti’kunne ve userrihkunne serâhan cemîlâ(cemîlen) ve in kuntunne turidnallâhe ve resûlehu ved dârel âhırete fe innallâhe eadde lil muhsinâti minkunne ecren azîmâ(azîmen).

El Kayyûm - El Muizz - El Mukaddim

7/A’RAF-14, 15: Kâle enzırnî ilâ yevmi yub’asûn(yub’asûne) kâle inneke minel munzarîn(munzarîne).

El Hamîd - Eş Şekûr - El Muktedir

5/MAİDE-9: Vaadallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum magfiretun ve ecrun azîm(azîmun).

El Hakîm - El Gafûr - El Kâdir

18/KEHF-10, 11, 12: İz evel fityetu ilel kehfi fe kâlû rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi’ lenâ min emrinâ reşedâ(reşeden) fe darabnâ alâ âzânihim fîl kehfi sinîne adedâ(adeden) summe beasnâhum li na’leme eyyul hızbeyni ahsâ limâ lebisû emedâ(emeden).

Er Rahmân - El Azîm - Es Samed

39/ZUMER-23: Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).

Er Rahîm - El Halîm - El Ehad

5/MAİDE-28: Le in besadte ileyye yedeke li taktulenî mâ ene bi bâsitın yediye ileyke li aktulek(aktuleke), innî ehâfullâhe rabbel âlemîn(âlemîne).

Ve huvellezî lâ ilâhe illâhu - El Habîr - El Vâhid

2/BAKARA-126: Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzâ beleden âminen verzuk ehlehu mines semerâti men âmene minhum billâhi vel yevmil âhır(âhiri), kâle ve men kefere fe umettiuhu kalîlen summe adtarrûhu ilâ azâbin nâr(nâri), ve bi’sel masîr(masîru).

El Muheymin - El Latîf - El Vâlî

41/FUSSİLET-12: Fe kadâhunne seb’a semâvâtin fî yevmeyni ve evhâ fî kulli semâin emrehâ ve zeyyennes semâed dunyâ bi mesâbîha ve hıfzâ(hıfzen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi).

El Bâtın

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâd(ibâdi).

El Masîr - Er Raşîd - El Vâris - El Vâsiu

16/NAHL-98: Fe izâ kare’tel kur’âne festeız billâhi mineş şeytânir racîm(racîmi).

El Mu’min - El Hasîb - Ez Zâhir

17/İSRA-80: Ve kul rabbi edhılnî mudhale sıdkın ve ahricnî muhrece sıdkın vec’al lî min ledunke sultânen nasîrâ(nasîren).

Es Selâm - El Mukît - El Âhir

19/MERYEM-18: Fettehazet min dûnihim hicâben fe erselnâ ileyhâ rûhanâ fe temessele lehâ beşeren seviyyâ(seviyyen).

El Kuddûs - El Hafîz - El Evvel

21/ENBİYA-83: Ve eyyûbe iz nâdâ rabbehû ennî messeniyed durru ve ente erhamur râhimîn(râhimîne).

El Melik - El Kebîr - El Muahhir

21/ENBİYA-89: Ve zekeriyyâ iz nâdâ rabbehu rabbi lâ tezernî ferden ve ente hayrul vârisîn(vârisîne).

El Bâriu - El Aliyy - Er Rauf

21/ENBİYA-92: İnne hâzihî ummetukum ummeten vâhıdeten ve ene rabbukum fa’budûn(fa’budûni).

El Hâlık - El Kerîm - El Afuvv

21/ENBİYA-107: Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne).

El Mutekebbir - El Kaviyy

21/ENBİYA-112: Kâle rabbıhkum bil hakk(hakkı), ve rabbuner rahmânul musteânu alâ mâ tasıfûn(tasıfûne).

El Vekîl - Et Tevvâb

22/HAC-68: Ve in câdelûke fe kulillâhu a’lemu bimâ ta’melûn(ta’melûne).

El Azîz - El Hakk - El Berr

23/MU’MİNUN-26: Kâle rabbinsurnî bimâ kezzebûn(kezzebûni).

Er Rezzâk - Eş Şehîd - El Muteâlî

39/ZUMER-19: E fe men hakka aleyhi kelimetul azâb(azâbi), e fe ente tunkızu men fîn nâr(nâri).

El Masîr - El Âti - El Bedîu - El Mucîb - Er Rakîb

23/MU’MİNUN-29: Ve kul rabbi enzilnî munzelen mubâreken ve ente hayrul munzilîn(munzilîne).

El Gaffâr - El Bâis - El Ganî

23/MU’MİNUN-93: Kul rabbi immâ turiyennî mâ yûadûn(yûadûne).

El Musavvir - El Mecîd - El Câmiu

23/MU’MİNUN-94: Rabbi fe lâ tec’alnî fîl kavmiz zâlimîn(zâlimîne).

Er Râfiu - El Muîd - El Muksit

23/MU’MİNUN-97: Ve kul rabbi eûzu bike min hemezatiş şeyâtîn(şeyâtîni).

El Mubdiu - Zul Celâli Vel İkrâm

23/MU’MİNUN-98: Ve eûzu bike rabbi en yahdurûn(yahdurûni).

El Bâsıt - El Muhsî - Mâlikul Mulk

23/MU’MİNUN-118: Ve kul rabbigfir verham ve ente hayrur râhımîn(râhımîne).

El Velî - El Hâdî

25/FURKAN-6: Kul enzelehullezî ya’lemus sırre fîs semâvâti vel ard(ardı), innehu kâne gafûran rahîmâ(rahîmen).

El Alîm - El Metîn - En Nûr

26/ŞUARA-62: Kâle kellâ, inne maiye rabbî seyehdîn(seyehdîni).

El Adl - El Mâcid - En Nâfiu

26/ŞUARA-83: Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bis sâlihîn(sâlihîne).

El Hakem - El Vâcid - Ed Dârr

26/ŞUARA-85: Vec’alnî min vereseti cennetin naîm(naîmi).

El Basîr - El Hayy

Esma-i İdrisiyye...

Esma-i idrisiyye

Asrının essiz alimi, zamanın biricik bilgini, baskalarını kemale
erdiren, hakikat ehlinin kutbu Sihabüddin Sühreverdi k.s.a.
hazretlerinden menkuldur ki; Allah teala ona güzel isimlerinden
kırk tanesini vermistir. İnsanogullarından, birçok hassaları bulunan
bu isimlere muhtaç olmayan hiç kimse yoktur. Bu hassalardan
bazıları sunlardır:
Melekler, cinler, insanlar, gökler, yerler ve varlık alemindeki
her sey bu isimlere musahhardır. Seyh Hazretleri bütün hayatı
boyunca bu isimleri yanından hiç ayırmamıstır. Bütün harika
islerini bu isimlerin bereketi ile yapmıstır.
Ayrıca sunu vasiyet etmistir: Kim bu isimlerin duası ile mesgul
olmak isterse, kalbi temiz olmalı. Bunu okumaga kalbi ve ruhu ile
devam etmeli ki Allah’ın eserlerinden çok acayip ve garaip seyler
görsün. Ona gayb aleminin sırları açılsın.
Bu isimlerde o kadar acayip sırlar vardır ki denizler mürekkep,
agaçlar kalem ve bütün yaratılanlar da katip olsalar, bu isimlerin
serhini yazamazlar.
Allah Teala bir kuluna hayır murad ederse onu bu isimlere ve
bunları okumaga muvaffak kılar. Sonunda o kiside acayip hassalar
görülür.
Sihabüddün Sühreverdi k.s.a. söyle vasiyet etmistir: Bu isimleri
bilen kardeslerin bunları güvenmedikleri ve layık olmayan
kimselere vermeleri ve emanet etmeleri haramdır. Haram islerde
tecrübe edilmesi caiz degildir. Kim haramda tecrübe ederse, Allah
onu öyle bir derde mübtela kılar ki ondan bir türlü kurtulamaz.
Kıyamet gününde Hak teala onun hasmı olur.
Bunu isimleri okuyan takva sahibi ve temiz itikatlı olmalıdır.
Kötü huyları olmamalıdır. Fasık ve yalancı olmamalıdır. Hali
düzgün, sözü dogru olmalıdır. Bu isimlere inanıp ihtiyacı oldugu
zaman tecrübe etmelidir. O zaman insallah ihtiyaçları görülür.
Her ismi okuduktan sonra yedi gün oruç tutar. Yedi günün
ortasında bu isimleri okur. O zaman her ismin hassalarında kısaca
anlatacagımız gibi acayip seyler görür. Sevdigi ve razı oldugu
seylere muvaffak kılan Allah Teala hazretleridir.
Birinci isim
Sübhâneke lâ ilâhe illâ ente yâ rabbe külli seyin ve vârisehü
ve râzikahüve râhimeh.
Kim! Kralların, sultanların ve üst düzey idarecilerin huzuruna
girmek isterse, bu mübarek ismi on yedi defa okur ve o kimsenin
yüzüne üfler. Hangisinin yanına girerse ona karsı sefkatli olur.
Bunun sartı bu ismi okurken kalbinde ondan baskası
olmamalıdır. Kim bu mübarek ismi okumaga devam ederse,
kalbinin üzerindeki gaflet perdesi açılır. Allah c.c. onu hidayet nuru
ile hidayet eder. Sonunda insanların kalplerindekini okur.
Kalbindeki sirk yok olur. Dünyadan muvahhid (Allah’ın birligine
inanan bir kisi) olarak çıkar.
Eger onun, bir baskasına ihtiyacı olur da, o da o ihtiyacını
görmüyorsa, bu en büyük ismi (ism-i azamı) Pazar günü yirmi dört
defa okur. Muradı ne ise süphesiz hasıl olur.
Onu bir baskasına vermek isterse, o kimse yıkanır, yeni elbise
giyer ve bu mübarek ismi yüz yirmi defa yiyecek bir seyin üzerine
okur. Bunu o sahsa yedirir. Bunu yedikten sonra ondan bir saat
ayrılamaz. Ona hiç bir sekilde muhalefet edemez. Ona karsı sabrı
ve kararı kalmaz. Bunu dogru bir itikad ile okumalıdır. Mücerreptir.
Sevdigi ve razı oldugu seye karsı muvaffak kılan Allah’tır.
ikinci isim:

Yâ ilâhel âlihetir rafîı celâlüh.

Bu ismin hassası sudur ki, bir kimse fakir ve hakir olup, halk
arasında itibarı ve hürmeti olmazsa bu mübarek isimle mesgul
olursa, onu günde on bes defa okur. Az zamanda kıymetli, degerli
ve söz sahibi biri olur. Rızkı bollasır. Onu gören herkes sever.
Hayatının kalan kısmında bir daha fakir ve hakir olmaz. nsanlar
arasında heybetli olur ve onu gören herkes Allah’ın izni ve bu
büyük ismin bereketi ile ona saygı duyarlar. Bu mücerreptir.
Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak kılan Allah tealadır.
Üçüncü İsim:

Ya Allâh ul Mahmûdu fî külli fiâlih.

Bu büyük ve mübarek ismin hassası budur ki, kim Cuma günü
namaz vakti gusül eder, yeni elbiselerini giyer ve camiye gider,
namazı bitirince bu mübarek ismi oldugu yerde ihlas ve saglam bir
itikatla 200 defa okursa; eger aklından Allah’ın izni ile yerin kendisi
için dürülmesi geçerse, Allah’ın izni ile bu gerçeklesir. Eger bulut,
yahut gök gürültüsü, veyahut simsek olusturmak isterse, o da olur.
Bu kimsenin, Müslüman kardeslerine karsı kalbinde haset, kin ve
nefret olmamalıdır. Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak kılan
Allah’tır.
Dördüncü İsim:

Ya rahmâne külli sey’in ve Râhimeh.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası sudur ki, bir adamın huyu
kötü, öfkeli, kibirli ve gururlu olur; herkese eziyet eder, fiilleri kötü
olur da bunları terk etmege gücü yetmezse, bu mübarek ismi misk
ve safranla yazar; kendi ismini ve anasının ismini beyaz bir ipek
beze yazar ve oldugu temiz bir yere gömerse, üzerinden az zaman
geçmeden huyu güzellesir; kötü fiilleri iyiye dönüsür.
Eger seni bir kimsenin sevmesini ve senden bir saat dahi
ayrılmamasını dilersen, üç gün oruç tut ve bu mübarek ismi her
gün bes yüz defa oku. Bu ismi okumayı bitirince, kapısı kıbleye
bakan bir hamama git. Orada gusül et. Hamamdan çıkınca bu
mübarek ismi sag elinin ayasına yaz. Seni sevmesini istedigin
kimsenin karsısına dur. Sevdigin kimse seni gördügü zaman seni
öyle sever ki sevginden ölecek hale gelir. Elini onun gögsüne
vurdugu zaman, ask ve muhabbetten öleceginden korkar. Sevdigi
ve razı oldugu seye muvaffak kılan Allah’tır.
Besinci İsim:

Ya hayyu hîne lâ hayye fî deymûmiyyeti mülkihi ve bekiâh.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası sudur ki, bir insanda hastalık,
zafiyet olur ve hastalıgı siddetlenir de doktorlar tedavisinden aciz
kalırlar, ilaç ona tesir etmezse, bu mübarek ismi yeni bir kaba misk
ve safranla yaz; yagmur suyunda erit ve hastaya içir. Bunu içince
Allah’ın izni ile sifa bulur. Eger onu saglıklı iken içerse, hayatı
boyunca bu ismin bereketi ile bir daha hasta olmaz. Sevdigi ve
razı oldugu seye muvaffak kılan Allah’tır.
Altıncı İsim:

Yâ Kayyûmu felâ yefûtu sey’ün min ılmih.
Serhi: Bu büyük ismin hassası sudur ki, bir adamın kalbi kör
olur da aklında ilimden bir sey kalmaz ve her okudugunu unutursa,
bu mübarek ismi her gün yirmi yedi defa okur. Onu sabah
namazından sonra okumaga gayret eder. O zaman kalbi
aydınlanır. Öyle ki çocuklugundan ihtiyarlıgına kadar isittigi her sey
aklına gelir. Bir daha unutmaz. Gayb aleminden ona çok seyler
kesf olur.
Eger bir kimsenin bir seyi kaybolursa, Pazartesi gününü tercih
eder. Günes koç burcunda oldugu zaman bu mübarek ismi yüz
yirmi defa o maksatla okur. O seyi ve yerini rüyasında görür. Eger
onu bir kimse çalmıssa onu rüyasında görür. Eger bunu baska bir
sey için okursa, o da olur.
Eger onu bir kimse evinde okursa o evden hiçbir sey çalınmaz.
O eve ebediyen hırsız girmez. O evde bela ve fitne görülmez.
Allah’ın izni ile o evden hiçbir sey çalınmaz. Sevdigi ve razı oldugu
seye muvaffak kılan Allah’tır.
Yedinci İsim:

Yâ Vâhidül bâki evvelü külli sey’in ve âhirüh.
Serhi: Bu mübarek büyük ismin hassası sudur ki, bir adam
sevdavi mizaçlı olur, aklından hep kötü fikirler geçer, her an
yaramaz seyler düsünür ve zaman zaman kötü hayallere dalarsa,
öyle ki beyninde arızalar görülürse, malından çok korkmaya
baslar; uykusu kaçar ve kararı kalmazsa, bu mübarek ismi çok
okudugu zaman ondan bütün bu hayaller ve baska seyler gider.
Eger güçlü düsmanı varsa bu mübarek ismi elli defa okur.
Düsmanı onu sevmege baslar ve ona karsı kardesi gibi sefkatli
davranır. Düsmanı onu yenemez. Ona büyü islemez Ona hiçbir
kötü sey zarar veremez, insallah. Mücerreptir.

Sekizinci İsim:

Yâ dâimü bilâ fenâin ve lâ zevâlin limülkihi ve bekâih.
Serhi: Bu mübarek ismin de hassası sudur ki, eger bir adam
sebatsız olur, bütün islerinde batıl seylerle ugrasırsa, bunun
eksiksiz sekilde abdest alması ve sebat-ı kadem niyeti ile iki rekat
namaz kılması gerekir. Üç gün oruç tutar. Bu mübarek ismi üç yüz
defa okur. Allah teala ona istedigi sebatı (dirençliligi) verir.
Eger o bir Sultan veya Emir veya benzer biri olur da o da
isinde sebat isterse, bu mübarek ismi ramazan ayının yirmi yedinci
gecesinde bir gümüs yüzügün kasına kazdırır. Yazıyı nakseden
abdestli olur. O da bu yüzügü parmagından çıkarmaz. O zaman
sebatlı olur. Hiçbir düsmanı onu yenemez. Sevdigi ve razı oldugu
seye muvaffak kılan Allah’tır
Dokuzuncu İsim:

Yâ samedü min gayri sibhin felâ sey’e kemislih.
Serhi: Bu mübarek ve büyük ismin hassası budur ki, bir
insanda fasıklık ve günahkarlık olur da onu terk etmege gücü
yetmezse ,bu mübarek isimle dua eder. Dua metodu Müsteri
gününü yani Persembe gününü tercih etmektir. Üç gün oruç tutar.
Her gün bu mübarek ismi bin defa okur. Allah tela ona bütün
fasıklık ve günahkarlıkları kötü gösterir. Bir daha aklına böyle
seyler gelmez. Bunlardan hiç birine dönüp bakmaz. Bu günlerde
hayvansal gıdalar yememelidir. Haram lokmadan kaçınmalıdır.
Eger karı koca arasında gece ve gündüz sebepsiz yere
geçimsizlik olursa, bu mübarek ismi bir cam kaba yazar. çine
pınar veyahut kuyu suyu koyar. Onu karı kocaya içirir. Allah’ın izni
ile bir daha dedikodu yapmazlar.
Eger bu mübarek ismi misk ve safranla ceylan derisine yazar,
musambaya sarar, sonra onu bir bardaga kor ve onu kavga
etmemeleri istenen kisilere içirirse, Allah’ın izni aralarında bir daha
kavga olmaz. Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak kılan Allah’tır.

Onuncu isim:

Yâ Bârrü felâ sey’e küfvün yüdânihi vela imknâe li vasfih.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası sudur ki, bir insan baska
insanların agızlarını baglamak isterse, üç miskal kursun alır ve
ondan bir levha yapar. Üzerine bu mübarek ismi kazır. Onu bir
balıgın karnına kor ve onu ıslak bir yere gömer. Hasımlarının
isimlerini o levhaya yazar. O zaman onların dilleri baglanır. Ne
huzurunda ne de gıyabında onun hakkında bir sey konusmazlar.
Düsmanları dost olur. Onun sözünden çıkmazlar.
Eger bu ismi okumaga kırk bir gün devam eder ve bin defa
okursa, Allah ona o levhada isimleri yazılı olan kimseleri müsahhar
eder ve ne ihtiyacı varsa hepsini görürler. Bu günlerde hayvansal
gıda yememelidir. Yoksa helak olur. Sevdigi ve razı oldugu seye
muvaffak kılan Allah’tır.
Onbirinci İsim:

Yâ kebîrü entellezî lâ tehtedil ukûlü li vasfi azametih.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası sudur ki sultan veya
idareciler olsun, bu insana karsı kötü niyet tasırlar, hatta öldürmek
isterlerse, bu isimle dua eder. Bunun yolu yedi gün oruç tutmaktır.
Bu ismi her gün bin defa okur. O zaman düsmanlarını maglup
eder. Ancak okumayı terk etmemek sartı ile. Eger bunu her zaman
okursa evinin hayrı ve bereketi artar.
Eger bir kimsenin üzerinde çok borç olur da bu mübarek ismi
okumakla mesgul olursa, Allah teala ona borcunu ödeme imkanı
verip, hesapsız rızık verir. Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak
kılan Allah’tır.
Onikinci İsim:

Yâ bârien nufûsi bilâ misâlin halâ min gayrih.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası da budur ki, bir insan
büyülenir yahut göz degerse, bu mübarek ismi yedi madenden
yapılmıs bir levhanın üzerine kazır. O zaman büyüsü çözülür.
Allah’ın izni ile sihri bozulur. Onda baras ve cüzam gibi ne hastalık
varsa def olur.
Eger bu ismi daha çok okursa Allah ondan bütün hastalıkları
def eder. Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak kılan Allah’tır.
Onüçüncü isim:

Yâ zâkiyüt tâhirü min külliâ fetin li kudsih.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası sudur ki, eger bunu tecrübe
etmek istersen , Çarsamba günü gusül et. Yeni elbise giy. çinde
kimsenin olmadıgı bir evde otur. Bu mübarek ismi bin elli bir defa
oku. Okuma günlerinde kalbinde fısk gibi kötü seyler olmasın.
Okumayı bitirdigin zaman için temiz olursa, içine temiz yedi ruh
girer. Bunların alameti üzerlerinde yesil elbise olmasıdır.
Baslarında türk takyeleri gibi külahları olur. Gelir karsında dururlar.
Seninle konusmazlar. Sen de onlarla konusma. Bu mübarek ismi
okumakla mesgul ol ki seninle konussunlar. Sana, ey Allah’ın kulu,
ne gibi önemli bir ihtiyacın varsa, bu mübarek ismin hürmetine
halledelim, derler. Allah onların dileklerini derhal kabul eder. Allah
sizlerden ve bizlerden razı olsun.
Ey Allah’ın kulları, bu mübarek isme itaat ettiginiz ve benim
davet ve istegimle geldiginiz gibi bu ismin gücü sayesinde nerede
olursam olayım bana yardım edin. Beni dost ve düsmanların
serlerinden koruyun. Bir ihtiyacım olursa, Allah’ın izni ile onu
yerine getirin.
Bugünlerde hayvansal bir sey yememelidir. Okumaya
baslamadan önce için temiz olmalı. Yoksa helak olmandan
korkulur. Dilin tutulur, konusamazsın. Maksadına nail olamazsın.
Bu ruhlardan sakınman lazımdır ki üzerine evham ve hayal
çökmesin. Ruhanilerden, onların atlılarından ve yayalarından
korkma. Onlar sana atlı asker seklinde gelirler. Aranızda bir iliski
olur. Dostluk kurulur. Davetine icabet ederler ve ihtiyacını
görürlerse, onları tekrar çagır. Davetine icabet ederler ve sana
selam verirlerse, onları görünce ayaga kalk. Onlara karsı mütevazı
davran. Sana söz verirlerse derhal ayaga kalk; elini gögsünün
üstüne koy ve, bana ikram ettiginiz ve bana saygı gösterdiginiz
gibi Allah da size ikram etsin ve saygınızı artırsın, de. Aramızda bir
isaret olmalı ki sizi gerektigi zaman arayayım. Onlar sana, ne
zaman bir ihtiyacın olursa biz sana geliriz, derler. Sen de ileri
gider, benim maksadım ihtiyacım oldugu zaman davetime icabet
etmenizdir, dersin. Onlar daveti isittikleri zaman sana yumurta gibi
beyaz bir hatem verirler. Üzerinde yesil bir yazı olur. Onu al ve öp.
Onu basına ve gözüne sür. Bana bu mübarek hatemin hassasını
ögretin, de. Davet tamam olup da maksat hasıl olunca ona güzel
kokular sür. Bu hateme hayızlı ve cünüp kimseleri dokundurma.
Hatemin isi bitince onlara mütavazı davran ve onlara, hayır ve
selametle yerlenize dönün, de. htiyacım olursa sizi tekrar
çagırırım, de. Güzel koku sürmekten gafil olma. O zaman aranızda
sürekli muhabbet olur. Bir ihtiyacın olursa bu ismi birkaç kere oku,
Allah’ın izni ile yanında peyda olurlar.
Ey bunları arzu eden kimse, her zaman abdestli olmaga çalıs.
Çünkü bu mübarek isim çok faydalıdır. Sevdigi ve razı oldugu seye
muvaffak kılan Allah’tır.
Ondördüncü İsim:

Yâ kâfiyel muvessiı li mâ halaka min atâyâ ve fadleh.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası budur ki bir insanın bir baska
insana ihtiyacı olur da ihtiyacını görmez, geri durursa, aradan uzun
zaman geçerse, bu mübarek ismi tabaklanmıs bir ceylan derisine
misk ve safranla yazar. Onu ihtiyacı oldugu kimsenin evinin
esigine gömer. Tez zamanda ihtiyacı görülür. Allah teala lutfu ve
keremi ile ona çok ihsanda bulunur. islerine bereket gelir. Öyle ki
eline toprak alsa altın olur. Eger fakir veya hiçbir seyi olmayan bir
muhtaç ise said bir gün seçer. Yani ayın kova burcunda oldugu
günü gözler. Bu mübarek ismi bir hatai kagıda yazar. Onu
musambaya sarar ve onu su içtigi bardagın veya tulumun içine
atar. iyi bir zamanda bunu yapmalıdır ki Allah’ın izni ile hayır ve
bereket görsün. O zaman çok nurlar ve Allah’ın islerinden acayip
seyler görür. Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak kılan Allah’tır.
Onbesinci isim:

Yâ nekıyyen min külli cevrin lem yerdahu ve lem yuhâlithu
fiâleh.
Bu mübarek ismin hassası budur ki bir insana bir zalim
musallat olur da ondan kurtulamazsa, bu mübarek ismi çok
okusun; öyle ki günde bin defa ve daha ziyade okusun. Bu ismi
çok okumasının sebebi sudur ki buna ism-i azam denmistir. Bu
ismin bereketi ile o zalimin elinden kurtulur. Eger hapiste de olsa
kurtulur. Bu ismi sabah aksam okur. Allah ona selamet verir. Allah
ona o kadar mal verir ki kimseye muhtaç olmaz.
Bu ismi okuyan abdestli olmalıdır. İtikadı da saglam olmalıdır.
Onaltıncı isim:

Yâ Hânnanu entellezî ve si'te külle sey’in rahmeten ve ilmâ.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası budur ki, bir insanın kalbi ve
dili baglanır da islerinde sasar ve insanların gözünde hor olur ve
hangi isle ugrasırsa bitiremez ve iyi bir sonuç alamazsa, bu
mübarek dua ile kırk gün mesgul olmalıdır.
Bunun yolu da sudur: Bu arada hayvansal gıda yememeli; sirik
yagı ile pirinç yemeli ve çekirdegi çıkarılmıs kara üzüm yemelidir.
içine biraz misk atar. Çok yemez. Halkla beraber oturmaz. Halvete
çekilir. Gece gündüz hep bu isimle mesgul olur. Kalbini ve ruhunu
toplar. Allah’ın izni ile acayip seylere görür.
ilk haftada gayb aleminden alametler görür. Alamet de yedi
çesittir:
Birincisi, bir hafta ve daha çok geçer de gittikçe daha çok
okursa, bütün alemi gözünün önünde görür. Hep sözü Allahla
olmalı, kalbi sadık olmalı.
ikincisi, sekizinci günde halvette iken ona ruhlardan iki sahıs
gelir. Ona, bu duadan maksadın nedir, baska bir seyle mesgul ol.
Bundan bir zararın olmaz, derler. Sakın bunlara cevap verme.
Onlarla mesgul olma. Bu mübarek ismi açıktan oku. Bu ismi
isitirlerse kaybolur giderler. Bunlardan korkma. Eger korkarsan
helak olursun.
Üçüncü alamet, on üçüncü günde temiz bir ev hazırla, vakitleri
bekle. Sana huma gibi yesil bir kus gelir. Tepene konar. Kötü sesi
ile seni rahatsız eder. Sana kanadı ile vurur. Daha bu cinsten çok
kus gelir. Bunlardan korkma. Açıktan okumaga devam et. Senin
bu ismi okumaga devam ettigini görürlerse, kalkar giderler.
Onlardan korkma, kalbin saglam olsun.
Dördüncü alamet, on yedinci günde dua ile bu metotla mesgul
olursa, halvette ikindiden sonra fakir kıyafetli insanlar görür.
içlerinde yamalı elbise giymis biri bulunur. Alameti genç olmasıdır.
Sag yanagında büyük bir ben vardır. Hücrenin kapısından girdigi
zaman selam verir. Ona ayaga kalkmalı ve selamını almalıdır. O
sahıs yanında oturur. Sonra çok sey konusur. Onunla mesgul
olmamalı ve duadan geri kalmamalıdır. Onun kendisi ile mesgul
olmadıgını görünce kalkar gider.
Besinci alamet, yirmi yedinci günde yanından cin ve insan kim
geçerse mutlaka içlerini bilir, okur ve tamamen kalplerindeki sırra
vakıf olur. Bunun sartı Allah la olan bu sırrı saklamaktır. Dua
tamam oluncaya kadar bu sırrı kimseye söylememektir.
Altıncı alamet, yirmi sekizinci günde dörtgen bir hat çizer,
hattın ortasına oturur. Bu mübarek ismi okumakla mesgul olur.
Gece olunca yesil bir çıra yakar, içine büyük bir fitil kor. Çıraya
yasemin ve kokulu zeytinyagı doldurur. Bunu yedi gece yapar. O
zaman yedi veya dört nefis (ruh) gelir. Karsısına dururlar. Ona, ey
Allah’ın kulu, kalk ve hattın dısına çık. Ne istersen yaparız. Eger
maksadın birine asık olmussan onu sana getiririz. Eger bir
düsmandan korkarsan onu helak ederiz. Eger ilim istersen sana
ögretiriz. Ne gibi mühim isin olursa hepsini yaparız, derler. Onlara
cevap vermeli ve, ey Allah’ın kulları, basımdan gidin, benim sizinle
isim yok demeli ve bu mübarek ismi okumaga devam etmeli. Ona
ne zaman, hattın dısına çık derlerse, yerinden kalkmamalı ve
sözlerine kulak asmamalıdır. Onlardan ne zaman böyle bir sey
isitirse, kırk gün tamam oluncaya kadar bu mübarek ismi okumaga
devam etmelidir. Kırk günün sonunda halvette çok seyler görür.
Çok kalabalık olur. Eger gece ise mesaleler, kandiller, mumlar
görür. Eger gündüz ise askerler görür. Her biri bir surette
görünürler. Silahları ve binekleri birbirine uymaz. O kisi bu
mübarek ismi okumaga devam etmeli, vaktine hazır olmalıdır. O
bu halde iken büyük bir kalabalık görür. içlerinde sultan vardır.
Sultan bir canavara binmis, eline yılanı kamçı etmistir. Etrafında
çok adamı vardır. Ellerinde altın ve gümüs tabaklar vardır. Çesitli
mücevherler vardır.idaresi altında otuz bin ruh vardır. Bu mübarek
ismin sahibi geldigi zaman selam verir. Ona ayaga kalkar, elini
basının üzerine kor ve selamını kalbi ile alır. Bunun dısında bir sey
konusmaz. Bu ismi okumaya devam eder. Sonunda sultan ona, ey
Allah’ın kulu, bu ism-i azamı okumaktan maksadın nedir? Ne gibi
ihtiyaçların varsa hepsini görelim, der. Ona cevap ver ve de ki, ey
ruhların sultanı, Allah senden yerden göge kadar razı olsun.
Benim muradım beni askerlerinin basına geçirmendir. Ne zaman
bir ihtiyacım olursa onu görürler, bana yardım ederler. Onlardan
ne istersem, Allah’ın izni ile yerine getirirler. Sen de, ey kral,
gözümden bir saat kayıp olma, der. O zaman kral onun sözünü
kabul eder. Onu askerin basına geçirir. Kral da askerler de ona
itaat ederler. Bundan sonra çok acayip ve garaib seyler görür.
Ruhlar bütün önemli islerde ona itaat ederler.insanlar ona muhtaç
olurlar. Bu mübarek ismin serhi sayılamayacak kadar çoktur.
Ancak biz kısa yoldan anlattık.
Onyedinci isim:

Yâ mennânü zül ihsâni kad amme küllel haliâki menneh.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası sudur di, bir insanın üzerinde
çok borç olur ve ödeyemezse, bu mübarek ismi çok okudugu
takdirde Allah teala ona ödeme kolaylıgı ihsan eder ve ona kolay
rızk kapıları açar. Az zamanda acayip seyler görür. Halk arasında
salah-ı hal ile meshur olur. Onu kim görürse bu ismin bereketi ile
ona tazim eder.
Eger bu ismi günes koç burcunda iken bir kagıda yazar ve
yanında tasırsa, bütün ömrü boyunca hiç kimseye muhtaç olmaz.
Allah’ın kudreti ile hiç hasta olmaz. Sevdigi ve razı oldugu seye
muvaffak kılan Allah’tır.
Onsekizinci isim:

Yâ deyyânel ibâdi ve küllün yekûmu hâdıan li rahbetihi ve
ragbetih.
Bu mübarek ismin hassası odur ki, bir kimsenin dünyalık malı
olur da onu emin bir kimseye emanet etmek ister, hiyanet
edeceginden korkarsa, bu mübarek ismi beyaz bir ipek parçasına
misk ve safranla yazar. Emaneti basına kor ve onu hainlik
edeceginden korktugu kimseye emanet eder.
Eger bu mübarek ismi Kabe topragı ile yazar ve bir kabre
korsa, orada yatan ölü çürümez. Eger bir kimsede baras vs. gibi
hastalık olursa Allah korusun bu mübarek ismi yazar ve yanında
tasırsa, Allah’ın izni ile o hastalık gider.
Eger bir insan yolculuga çıkmak ister de arkadasları kabul
etmezlerse, bu mübarek ismi yazar ve onu kıbleye karsı olan bir
duvarın deligine korsa, arkadasları ondan razı olurlar ve onu
yanlarına alırlar. Ona mal verirler. Eger yolda haramiler olur da
kumaslarından korkarsa, bu mübarek ismi kumasının içine kor.
Allah’ın izni ile ondan hiçbir sey alamazlar. Sartı da ceylan derisine
misk ve safranla yazmaktır. Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak
kılan Allah’tır.
Ondokuzuncu isim:

Yâ hâlika men fis semâvâti vel ardı küllün ileyhi meâdeh.
Bu mübarek ve büyük ismin hassası odur ki, bir adamı
kaybolur da ondan haber alamaz ve nerede oldugunu bilmek
isterse, bu mübarek ismi temiz bir niyetle bes bin defa okur. Allah
tealanın adını tesbih eder. ki rekat namaz kılar. Her rekatta
fatihayı bir defa, ihlas suresini on defa okur. Arkasından üç gün
oruç tutar. Bu mübarek ismi ceylan derisine yazar ve döseginin
altına kor. O gece rüyasında kayıp adamını görür. Belki de ona
bütün geçmisini anlatır ve Allah’ın izni ile yurduna döner.
Yirminci isim:

Yâ rahîme külli sarîhin ve mekrûbin ve gıyâsehu ve meâzeh.
Bu mübarek ismin hassası sudur ki, insan asık olur ve uykusu
ve kararı kalmazsa, ona kavusmak için bir çare de bulamazsa, bu
mübarek ismi misk ve safranla yazar. Kendi adını, anasının adını,
sevdiginin adını ve anasının adını yazar. Akarsuya atarken de
söyle dua eder: Allah’ım, falan kimse benden nefret ediyor. Sen
benim ne murad ettigimi biliyorsun. Senden onun beni sevmesini
istiyorum. Öyle ki eti etime, kanı kanıma karıssın. O zaman onun
sabır ve kararı kalmaz. Ayakları baglı olsa bile bagı kırar gelir.
Maksadı hasıl olur. Kagıdı attıgı bahçenin meyvesi Allah’ın izni ile
her sene daha çok olur.
Yirmibirinci isim:

Yâ tâmmu fela tesıfül elsünü külle künhi celâlihi ve mülkihi ve
izzih.

Bu mübarek ismin hassası odur ki, bu mübarek ismin duası ile
mesgul olursa, acayip seyler görür. Bunun yolu da sudur; On iki
gün oruç tutar, hayvansal bir sey yemez. Bu mübarek ismi iki bin
yirmi bes defa okur. O zaman kralların ve sultanların yanında
saygın bir kisi olur. insanlar ona hürmet ederler. Bütün zor isleri
Allah teala ona kolaylastırır. Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak
kılan Allah tealadır.
Yirmiikinci isim:

Ya mübdial bedai-ıa lem tebga fi insaiha avnen min halkıhi
Serhi: Bu mübarek ismini hassası sudur ki, bir insan bir ilim
ögrenmek istese de ögrenemese, bu mübarek ismi her sabah
doksan dokuz defa okur. Allah da onun kalbine gayb kapısını açar.
Hayatında hiçbir sey okumamıs olsa da böyle olur. Hangi ilimle
ugrasırsa Allah ona o ilmi okumayı kolaylastırır. Ona bir çok
marifetleri kesf eder. Allah’ın ve ulu isminin bereketi ile umduguna
nail olur. Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak kılan Allah’tır.
Yirmiüçüncü isim:

Yâ allâmel guyûbi felâ yefûtu seyün min hıfzihi ve lâ yeûdüh.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası odur ki, kim bu mübarek
ismin duası ile mesgul olur ve bu ismi bin defa okursa, ona
mutluluk ve nimet kosarak gelir. Halk arasında meshur olur. Büyük
bir zeka sahibi olur. Öyle ki ona dünyanın hesabını verseler,
Allah’ın kudreti ile hiç karıstırmaz.
Bu ismin sahibi hakikat ehli zahid abid zamanın essiz alimi ve
benzeri olmayan sahib zaman Sihabüddin Maktul der ki: Bu ismi
okuyan eger hiç yazı bilmese, ögrenir. Allah ona keskin bir zeka ve
zihin verir. Eger bir kimse ona zarar vermek veyahut bir kötülük
yapmak veyahut öldürmek isterse, Allah onun hilesini basına
çevirir.
Yirmidördüncü isim:

Yâ halîmü zel inâti felâ yuâdiluhu seyün min halkıh.
Serhi: Bu mübarek ismin de hassası sudur ki, kim bunu
ezberler ve bunu okumaga devam ederse, kimse onunla
tartısamaz ve onu perisan edemez. Sözü dinlenir. Eger sevdigi var
da ondan nefret ediyorsa, bu mübarek ismi bin defa koklanan
yahut yenen bir seye okur ve onu sevdigi kimseye verir. Onu
kokladıgı veyahut yedigi zaman askından deli olmasından
korkulur. Eger yediremezse, bu mübarek ismi hatai bir kagıda
yazar, sevdiginin ve anasının adını yazar, onu yüksekçe bir yere
kor. Ona çok tesir eder ve Allah’ın izni ile kosarak yanına gelir.
Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak kılan Allah’tır.
Yirmibesinci isim:

Ya muîdü mâ efnâhu izâ berezel halâiku li da'vetihi min
mehâfetih.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası budur ki, bir insanın durumu
bozulur ve vatanından uzaklasır, malı gider ve bütün islerinde
sasarsa, bu mübarek ismi ikindi namazından sonra üç yüz bir defa
okur. Her vakit okumayı ganimet bilir. Az zamanda durumu düzelir
ve ismin bereketi ile mutlu olur.
Eger ticaret yapmak isterse bu mübarek ismi okumaya devam
eder, ticaretinde kazanır, çok mal sahibi olur ve bu mübarek ismin
bereketi ile mutlu olur. Öyle ki malının hesabından aciz kalır. tibarı
artar. Halk arasında adı duyulur. Aziz ve mükerrem olur.
Bu isme en büyük san akdi denir. Bunu okuyan kimsenin
itikadı düzgün olmalı. Yoksa helakinden korkulur: Sevdigi ve razı
oldugu seye muvaffak kılan Allah’tır.
Yirmialtıncı isim:

Yâ hamîdül fe'âli zel menni alâ cemî-ı halkıhi bi lafzıh.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası odur ki, kim malının ve
hizmetçilerinin çogalmasını ve herkesin kendine muhtaç olmasını
ve Allah katında makbul olmasını isterse, bu mübarek ismi gece
gündüz okumaya devam etsin, okumaktan usanmasın. Ne zaman
okumayı bırakırsa helak olmasından, durumunun bozulmasından
ve halkın nazarında hor görülmesinden korkulur. Bu isme sahibi
ric’at ismi adını vermistir. Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak
kılan Allah’tır.
Yirmiyedinci isim:

Yâ azîzül menîul gâlibü alâ cemîıl emrihi felâ seye yuâdilüh.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası odur ki, kim bu mübarek ismi
çok okur ve insanlardan sakınır ve yanında tasırsa, halk arasında
itibar kazanır. Zelil de olmaz, fakir de olmaz. Kim fakir olur da bunu
okumaga devam ederse, tez zamanda çok mal kazanır. Bunun
yolu da bu günlerde hayvansal gıda almamaktır. Bunu okumaga
yirmi bes gün devam eder. Her gün üç bin iki yüz defa okur ve
üzerine üfler. nsanlara kötü konusmaz. Kimseye karısmaz, çok
konusmaz. Sonunda Allah ona devlet ve saadet verir. Kalbinin
üzerindeki gaflet perdesini açar. Öyle ki acayip ve garaip seyler
görür. Halkın içini okur. Yüzünde bu isim bereketi ile nurlar parlar.
Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak kılan Allah’tır.
Yirmisekizinci isim:

Yâ kâhirü zel batsis sedîdi entellezî lâ yutâkun tikâmüh.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası budur ki, bu isim muhabbet
ve düsmanlık içindir. Bunda muhabbet, baska seyler ve baglama
gibi üç yüz altmıs hassa vardır. Daha da uygun olmayanları kısa
geçiyoruz. Yoksa serhi uzar.
Bil ki bu isim gayet büyüktür. Yeri ve gögü, günesi ve ayı,
yıldızları ve bütün mahlukatı ayakta tutan ism-i azam bundadır. Bu
ismin Azrail’in iki yanı arasında yazılı oldugu söylenir. nsanlar bu
ismi tasıyanı gördükleri zaman ona saygı gösterirler.
Bu ismin hassalarından biri de budur ki, dünyayı fitne kaplasa,
sag sol askerlerle dolsa bu isimle dua eden kimsenin kalbi cesur,
gönlü rahat olmalı. Sesini yükseltmeli ki baska sey duymasın.
Duyarsa hemen döner, okumaya baslar. Bu mübarek ismi yetmis
bir defa okur ve askerlere dogru üfler. Üfürürken de, bana karsı
ellerinizi ve ayaklarınızı bagladım, der. Bunu her seferinde söyler.
Allah’ın izni ile ona dokunamazlar. Savası bırakırlar. Elleri ve
ayakları baglanır. Çogu zaman Allah’ın izni ile barıs yaparlar.
Eger düsmanını yalnız Allah’ın bilecegi sekilde helak etmek
istersen, bir hafta bu ismi okumakla mesgul ol; günde bin bir defa
oku. Bunun da sartı buna çekilmeden önce on dört gün oruç
tutmak ve hayvansal gıda yememektir. Eger bunu yaparsan
düsmanın yedi gün sonra helak olur.
Eger bir kimsenin seni sevip de senden ayrılmamasını
istersen, bu mübarek ismi beyaz bir ipege misk ve safranla yaz.
Sonra onu kıbleye karsı bir duvarın dibine göm. stedigin eline
geçer.
Eger sana karsı bir kimsenin dilini baglamak istersen, bu ismi
hatai bir kagıda yaz ve onu kulagının içine koy. O zaman o
kimsenin sana karsı dili baglanır.
Bunda daha birçok sırlar, acayip ve garaib hassalar vardır. Biz
bunları kısaca anlattık. Sevdigi ve razı oldugu seye muvaffak kılan
Allah’tır.
Yirmidokuzuncu isim:

Yâ karîbül mütelâî fevka külli seyin uluvvür tifâih.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası odur ki, bir insan bir sahsa
bir emanet bıraksa, o da inkar edip geri vermese, bu kimse bu ismi
okumakla mesgul olur. Önce üç gün oruç tutar, arkasından hain
kisiye döner. Bir selamla üç rekat namaz kılar. Her rekatta fatihayı
bir defa, kadir suresini üç defa okur. Namazı bitirince bu mübarek
ismi yüz yirmi bes defa okur. Dilegini Allah’tan ister. Her seferinde
duadan sonra söyle der: Allah’ım, ya Rabbi, bu ism-i azamın
hürmetine falancanın kalbine bana karsı merhamet koy da
emanetimi geri versin. O zaman Allah teala onun kalbini ona karsı
yumusatır. Emanetini zorluk çıkarmadan geri verir. Eger bunu
okumaga devam ederse, Allah c.c. onun bütün ihtiyaçlarını acilen
görür.
Otuzuncu isim:

Yâ müzille külli cebbârin anîdin bikahri azîzi sultânih.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası budur ki, kim insanlar
tarafından tanınmak, ikram ve izzetlerini görmek isterse, bu
mübarek ismin duası ile mesgul olmalıdır. Duanın yolu da her gün
mümkün oldugu kadar çok okuyup ayda yüz bine çıkarmaga
gayret etmelidir. O zaman hangi taraftan olursa olsun, bütün
isteklerine nail olur.
Bu mübarek isimde çok acayipler vardır. Bu ismi okumakla
mesgul olanlar bunu bilir. Bunu haram seylerde kullanmamalıdır.
Bunu seraitin sınırı içinde kullanmalıdır. Yoksa, Allah korusun,
Allah’ın gazabına ugrar.
Otuzbirinci isim:

Yâ nûra külli seyin ve hüdâhu entellezî felakaz zulumâti nûruh
Serhi: Bu ismin hassası odur ki, bir insanın isi dügümlenir,
durumu iyi gitmez, yahut erkek olsun kadın olsun evlenmek
isterse, Seyh söyle demistir: Kara kuzu kalbi alır, bu mübarek ismi
kalbin üzerine yüz defa okur. Yüksek kaliteli hatai kagıdına yazar
ve onu kalbin içine kor, onu herhangi bir mescidin esigine gömer.
Çok seyler görülür ve Allah’tan çok kapılar açılır. Evlenir, insanlar
onunla evlilik bagı kurmak isterler. Bütün bunlar bu mübarek ismin
bereketi iledir. Bunu iyi ögren, insaallah muvaffak olursan.
Otuzikinci isim:

Yâ âliyüs sâmihu fevka külli seyin uluvvur tifâih.
Serhi: Bir kimse bir sahsın emri altında olur da derecesini
yükseltmek isterse, Pazar günü gusül etsin. ikamet ettigi sehrin ve
memleketin dısına çıksın. Genis ve temiz bir yer bulsun. Bu ism-i
azamı derecesinin yükselmesi için bin yedi yüz kere okusun. Allah
teala hiç kuskusuz onun derecesini birkaç gün içinde yükseltir.
Dua usulü de yedi gün arka arkaya oruç tutar. Kalbinde hiç
kötülük olmaz. Elbisesi gayet temiz olur. Ancak helal lokma yer.
Maksadı hasıl oluncaya kadar buna devam eder.
Otuzüçüncü isim:


Yâ kuddûsut tâhiru min külli sûin felâ sey’e yuâzuhu min
cemîı halkıhi bi lafzih.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası budur ki, bir kimse bunu
okumaya devam ederse, aradıgını bulur. Ancak yukarıda geçen
sartları yerine getirmeli ve kalbi temiz ve saf olmalı. O zaman Allah
teala ona birçok seyi kesf eder. Abdestini tam almalı. Yoksa helak
olmasından korkulur. Tevfik Allah’tandır.
Otuzdördüncü isim:

Yâ mübdiel berâyâ ve müîdihâ ba'de fenâihâ bi kudretih.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası odur ki, bir insan hasta olur
da hastalıgı siddetlenir, doktorlar tedavisinden aciz kalırlarsa, eger
bu ismi gücü yettigi kadar çok okur ve her okudukça hastaya
üflerse, Allah’ın izni ile hastalıgı gider.
Eger bir insanı öldürmege karar verirler de buna bir çare
bulamazsa, bu mübarek ismi abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan
sonra kırk defa okusun. Allah’ın izni ile kesinkes halas olur ve
kurtulur.
Otuzbesinci isim:

Yâ celîlül mütekebbirü alâ külli seyin vel adlü emrühü ves
sıdku va'düh.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası budur ki, bir kimse dünya ve
ahrette bütün islerinin kolay olmasını isterse, bu mübarek isim ile
mesgul olsun. Herhangi bir ihtiyacı olursa Allah’ın izni ile görülür
ve temkin bulur. Dua usulü de söyledir: Kırk gün halvete çekilir. Bu
halvet dagda olsun ki saglam olsun. Bu günlerde kimse ile
konusmaz. Hayvansal gıda yemez. tikadı saglam olmalı, helal
lokma yemeli ve haramdan sakınmalıdır. Bu mübarek ismi gücü
yettigi kadar çok okur. Bir kesif olursa bunu kimseye söylemez.
Çünkü insanlara muhtaç olmaz. Bu ismin bereketi ile çok acayip
ve garaib seyler görür.
Otuzaltıncı isim:

Yâ mahmûdü felâ teblugul evhâmü külle künhi senâihi ve mecdih.
Bu mübarek ismin hassası odur ki, kim bu dua ile mesgul
olursa insanlar tarafından sevilir, isleri begenilir. nsanlar ona
tesekkür ederler. Sözleri ve isleri her tarafta meshur olur. nsanlar
onu görmeyi arzularlar. nsanlar Allah’ın izni ile onun ilminden
istifade ederler.
Otuzyedinci isim:

Yâ kerîmel afvi zel adli entellezî mele-e külle seyin adleh.
Serhi: Bu mübarek ismin hassası budur ki, bir insanın günahı
kumların sayısından, denizlerin damlalarından çok olsa da bu
mübarek ismi okumakla mesgul olsa, buna temiz niyetle devam
etse, Allah onun günahlarını bagıslar. ster ki günahları daglar
kadar ve agaçların sayısı kadar olsun.
Eger sultan veya bir baskası bir kimseye kızarsa, onun yanına
gittigi zaman yüzüne karsı bu ismi okusun ve üzerine üflesen. Onu
sevmege baslar, ona ikram eder, Allah’ın izni ile ihtiyacını görür.
Eger bu ismi bir kefene yazarsa, ölü cesaretlenir; münker nekir
meleklerine dogru cevaplar verir. Bu ism-i azamın bereketi ile ona
cennetten bir kapı açılır.
Otuzsekizinci isim:

Yâ azîmü zes senâil fâhiri vel izzi vel mecdi vel kibriyâ-i felâ
yezillü izzühu
Bu mübarek ismin de hassası budur ki, bir kimsenin sultana
yahut hakimlere, emirlere, vezirlere, devlet büyüklerine ihtiyacı
olsa da, onlardan dünyalık veya baska bir sey istese, bu mübarek
ismi çok okumalıdır. Eger bunu okumaya devam ederse, istegi tez
zamanda hasıl olur. Ona hürmet ederler. Allah’ın izni ile çok malı
ve bol nimeti olur.
Otuzdokuzuncu isim:

Yâ karîbül mücîbül müdânî dûne külli seyin kurbeh.

Serhi: Bu ismin hassası sudur ki, kim bu isimle mesgul olursa,
kalbi temiz olur. Bunu okurken hayvansal gıdalar yememelidir ki
temiz ruhlarla ünsiyet etsin ve ona sırlar açılsın, istedigi her sey
müyesser olsun, kalbinden ve dilinden hikmet pınarları fıskırsın,
acayip ve garaib seyler görsün. Sevdigi ve begendigi seylere
muvaffak kılan Allah’tır.
Kırkıncı isim:

Yâ acîbes sanâyiı felâ tentıkul elsünü bi külli âlâihi ve senâihi
yâ gıyâsî inde külli kürbetin ve mücîbî ınde külli da'vetin ve
mezâî ınde külli siddetin ve yâ recâî hîne tenkatıu hîletî.
Bu mübarek ismin hassası budur ki, bir kimse isi hususunda
darda kalsa ve kimse ona yardım edemese, bir zalimin elinde
tutsak olsa, kapılar yüzüne kapansa, bu mübarek ismi doksan
dokuz defa okur. O zaman içinde bulundugu sıkıntıdan kurtulur.
Kalplerinde ona karsı merhamet duyarlar.
Bu mübarek ismin serhi sayılamayacak kadar çoktur. Biz kısa
kestik. Bu mübarek ismi okumaga devam ederse, Allah’ın izni ile
çok acayip ve garaib seyler görür.

NOT:Bu isimlerin hassaları sayılamayacak kadar çoktur
Burda kısaca anlatılmaya çalışılmıştır.İsimlerin arapçasını özellikle yazmadım Lütfen harama kullanmayın,bende sizlerle paylaştığım için vebal altında kalır günahınıza ortak olurum.Özellikle de yazının başında kırmızı ile geçen kısımda harama kullananların şiddetle cezalandırıldığı helak olduğu belirtilmiştir.